
The ‘Shaman Phallus’: The Key to Unlocking the ‘Vulva Stone’ and the Mysteries at Gobekli Tepe.
By Mark Black
Black Phoenix Entertainment markdblack@sbcglobal.net
Special Thanks
To my father, Bill Porter Black, who without his financial support this paper would have never been written. And a shout out to Jinn Black for her help and allowing me the hours needed to write this manuscript; and to Ryan A. Brandt for his help and contributions throughout this paper.
©2018
Synopsis
This paper will describe one of the rituals performed at Gobekli Tepe, which is a fertility ritual that involves a shaman and his ancestral connection to a Sky Goddess. To interpret this ritual, and unlock the mysteries at Gobekli Tepe and beyond, we need to add three new terms to archaeologies lexicon: The ‘Shaman Phallus’, ‘Vulva Stone’, and ‘Shamanic Square’. This first paper will mainly focus on the ‘Shaman Phallus’, its ancestral origins, meaning and use as ritual paraphernalia at Gobekli Tepe and beyond.
‘Şaman Fallusu’: ‘Vulva Taşı’ ve Göbekli Tepe’deki Gizemlerin Kilidini Açmanın Anahtarı.
Yazan Mark Black
Black Phoenix Entertainment markdblack@sbcglobal.net
©2018
Sinopsis
Bu makale Göbekli Tepe’de gerçekleştirilen ritüellerden birini, bir şaman ve onun atalarının Gök Tanrıça ile olan bağlantısını içeren bir bereket ritüelini anlatacaktır. Bu ritüeli yorumlamak ve Göbekli Tepe ve ötesindeki gizemleri çözmek için arkeoloji sözlüğüne üç yeni terim eklememiz gerekiyor: ‘Şaman Fallusu’, ‘Vulva Taşı’ ve ‘Şaman Meydanı’. Bu ilk makale esas olarak ‘Şaman Fallusu’, atalarının kökenleri, anlamı ve Göbekli Tepe ve ötesinde ritüel gereç olarak kullanımı üzerine odaklanacaktır.
The Connection to Gobekli Tepe and the Shaman Phallus

Figure 1. 11,500 Nemrik type scepters from Gobekli Tepe (copyright DAI, photos N. Becker; T. Goldschmidt, K. Schmidt).
At Gobekli Tepe, several cylindrical stone objects have been found, but because of their unknown origin & function, they are simply called scepters (Figure 1). I believe these stone artifacts aren’t simply ‘scepters’, but rather phallic representations and ritual paraphernalia that I will identify as a “Shaman’s Phallus”; used in an ancient fertility rite at Gobekli Tepe.
Some of these objects were left intact, such as the one on the left, while others were ritually broken, as can be seen on the right; which I feel is an acknowledgement the broken scepters are objects which no longer hold any power.
Göbekli Tepe ve Şaman Fallusu ile Bağlantı
Göbekli Tepe’de, birkaç silindirik taş nesne bulunmuştur, ancak bunların bilinmeyen kökeni ve işlevi nedeniyle bunlara basitçe asalar denir (Şekil 1). Bu taş artefaktlerin sadece “asalar” olmadığına, ancak daha ziyade bir “Şamanın Fallopu” olarak tanımladığım, Göbekli Tepe’de eski bir doğurganlık ayinine kullanıldığına inanıyorum.
Bunlardan bazıları sol taraftaki gibi sağlam bırakılmıştır, diğerleri ise sağ tarafta görüldüğü gibi ritüel olarak kırılmıştır; kırık asaların artık hiçbir güç taşımayan nesneler olduğunu kabul etmenin bir ifadesi olarak gördüğüm.

Figure 2 Vulva Stone
I also surmise these phallus representations were used by male, or female, shamans during a phase of a fertility ritual by inserting the ‘Shaman’s Phallus’ into the ‘Vulva Stone’ or ‘Sighting Stone’ found at Enclosure D and C at Gobekli Tepe (Figure 2).
Ayrıca bu fallus temsillerinin erkek ya da kadın şamanlar tarafından bereket ritüelinin bir aşamasında, Göbekli Tepe’deki D ve C bölümlerinde bulunan ‘Vulva Taşı’ ya da ‘Nişan Taşı’na ‘Şaman Fallusu’ yerleştirilerek kullanıldığını tahmin ediyorum (Şekil 2).
Once I deciphered the ‘Vulture Stone”, a ritual was revealed engraved upon the Vulture Stone’s West side (Figure 3). That depicts one of the earliest rituals performed at Gobekli Tepe’s enclosure D; and for the sole purpose of impregnating a Sky Goddess. Who is represented by the Milky Way, and her vulva, by the star Deneb.
“Göbekli Tepe’nin ‘Akbabataşı’ adlı taşını çözdüğümde, taşın Batı yüzünde oyulmuş bir ritüel açığa çıktı (Şekil 3). Bu, Göbekli Tepe’nin D etrafında gerçekleştirilen en eski ritüallerden birini tasvir ediyor ve tek amacı, bir Gökyüzü Tanrıçası’nı gebe bırakmaktır. Gökyüzü Tanrıçası, Samanyolu tarafından temsil edilir ve onun vulvası, Deneb yıldızıyla temsil edilir.”

Figure 3 Vulture Stone
Although my entire theory on the Vulture Stone is extensive and explains many of Gobekli Tepe’s rituals performed throughout its enclosures. I have decided to divide these rituals and corresponding symbols found on the Vulture Stone into subsections and over several documents. For my first paper, I will focus on a subsection of a fertility ritual performed within enclosure D. That incorporates the ‘Shaman’s Phallus’ and the ‘Vulva Stone’, which is linked to the Vulture Stone’s upper middle section indicated in red in Figure 4, and the headless ithyphallic man, indicated in red in Figure 5.
Kuş Taşı üzerine kurduğum kapsamlı teorim, Göbekli Tepe’nin enclosure’ları boyunca gerçekleştirilen birçok ritüeli açıklar niteliktedir. Bu ritüelleri ve Akbaba Taşı’nda bulunan ilgili sembolleri alt bölümlere ve birkaç belgeye ayırmaya karar verdim. İlk makalemde, Akbaba Taşı’nın Şekil 4’te kırmızı ile gösterilen üst orta bölümü ve Şekil 5’te kırmızı ile gösterilen başsız ithifalik adam ile bağlantılı olan ‘Şaman Fallusu’ ve ‘Vulva Taşı’nı içeren D etrafında gerçekleştirilen bir doğurganlık ritüelinin bir alt bölümüne odaklanacağım.

Figure 4 Figure 5
My interpretations of these outlined areas reveal not only a shamanic fertility rite at Gobekli Tepe. But in addition, will demonstrate how these oblong objects are not ‘Scepters’, but rather a ‘Shaman’s Phallus. To be wielded by either a living male or female shaman, who will dance between the centered, T-shape monoliths found within enclosure D. And then, in an act of creation, will insert the ‘Shaman’s Phallus’ into the ‘Vulva Stone’ embedded into enclosure D’s northeastern wall; which is astronomically aligned with the star Deneb (Figure 6).
“Bu belirtilen alanların yorumları, sadece Göbekli Tepe’de bir şamanik doğurganlık ritüelini değil, aynı zamanda bu uzun dikdörtgen nesnelerin ‘Asa’ değil, ‘Şamanın Fallopu’ olduğunu gösterecek. Yaşayan bir erkek ya da kadın şaman tarafından kullanılmak üzere, D çevresinde bulunan ortalanmış, T şeklindeki monolitlerin arasında dans edecek ve ardından, bir yaratma eyleminde, ‘Şaman Fallusu’nu D etrafında kuzeydoğu duvarına gömülü olan ‘Vulva Taşı’na yerleştirecektir; bu taş astronomik olarak Deneb yıldızıyla hizalanmıştır (Şekil 6).

Figure 6
From my research, I believe the ‘Vulva Stone’ from enclosure D in figure 2 & 6, and the solitary hole found on the east-side of the Vulture Stone in figure 7, are the same motifs; and both represent the Star Deneb (Figure 6). This revelation allows us to locate Deneb and read the Vulture Stone’s engraved west-side as an ancient star map (Figure 8). That reveals a shaman’s flight, represented by the headless ithyphallic man (Figure 5). That will fly towards the Milky Way to procreate with a Sky Goddess, whose vulva is represented by Deneb. In addition, I believe these rituals and my interpretations will have far reaching implications in understanding many rituals, art, mythologies and mysteries from all over the world including the Middle East, as well as, the Indus Valley (Yoni and Lingam), and the Americas.
Araştırmalarıma dayanarak, şekil 2 ve 6’daki D çevresinde bulunan ‘Vulva Taşı’ ile şekil 7’deki Akbaba Taşı’nın doğu tarafında bulunan tek deliğin aynı motifler olduğuna ve her ikisinin de Deneb Yıldızını temsil ettiğine inanıyorum (Şekil 6). Bu keşif Deneb’in yerini tespit etmemizi ve Akbaba Taşı’nın batı tarafına kazınmış kısmını antik bir yıldız haritası olarak okumamızı sağlar (Şekil 8). Bu da başsız ithifalik adam tarafından temsil edilen bir şamanın uçuşunu ortaya çıkarır (Şekil 5). Bu adam, vulvası Deneb ile temsil edilen bir Gök Tanrıçası ile üremek için Samanyolu’na doğru uçacaktır. Ayrıca, bu ritüellerin ve benim yorumlarımın Orta Doğu’nun yanı sıra İndus Vadisi (Yoni ve Lingam) ve Amerika kıtası da dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki birçok ritüel, sanat, mitoloji ve gizemi anlamada geniş kapsamlı etkileri olacağına inanıyorum.

Figure 7 Figure 8
Introduction and Theory

Figure 9
Göbekli Tepe was discovered by Professor Klaus Schmidt of the German Archaeological Institute, in Turkey in 1994, 13 km north-east of the city of Şanlıurfa. At 11,500 years old, Gobekli Tepe is the oldest stone temple in the world, and is hailed as a Stone Age sanctuary by Professor Klaus Schmidt (Dietrich, 2011) (Schmidt, 2012). This incredible ancient archaeological site consists of numerous stone ringed enclosures, with each enclosure having a common feature of two enormous, T-shaped monolithic limestone pillars placed at its center (Figure 9).
Göbekli Tepe, Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün Profesörü Klaus Schmidt tarafından 1994 yılında, Türkiye’nin Şanlıurfa şehrinin 13 km kuzeydoğusunda keşfedildi. 11,500 yaşında olan Göbekli Tepe, dünyanın en eski taş tapınağı olarak kabul edilir ve Profesör Klaus Schmidt tarafından bir Taş Çağı kutsal alanı olarak övgüyle anılmıştır (Dietrich, 2011) (Schmidt, 2012). Bu inanılmaz eski arkeolojik alan, birçok taş halkalı çerveden oluşur ve her bir çevrenin ortasında yerleştirilmiş iki devasa, T şeklinde monolitik kalker sütunun ortak bir özelliğe sahip olduğu görülür (Şekil 9).
These monoliths are engraved with various ferocious predatory animals; birds, snakes, insects and symbols that include the V-motif associated with the Mother Goddess (Gimbutas, 1987). And an ‘H’ that I believe represents the ithyphallic man (figure with an erect penis), engraved at the bottom of the Vulture Stone at enclosure D (Figure 5).
Bu monolitlere çeşitli vahşi yırtıcı hayvanlar; kuşlar, yılanlar, böcekler ve Ana Tanrıça ile ilişkilendirilen V motifini içeren semboller kazınmıştır (Gimbutas, 1987). Ve D çevresindeki Akbaba Taşı’nın alt kısmına kazınmış, ithifalik adamı (ereksiyon halindeki penisli figür) temsil ettiğine inandığım bir ‘H’ harfi (Şekil 5).
Professor Schmidt regarded the belief systems of these tribes who built Göbekli Tepe to include shamanic practices. He further suggested these T-shaped pillars represent anthropomorphic human forms, perhaps ancestors linked to a skull cult (Schmidt, 2012). I agree with Professor Schmidt’s assessment and further suggest, these twin anthropomorphic T-shaped monolithic pillars are not only representations of these tribe’s ancestors, and part of a skull cult. But ancestral shamanic guardians that grant a living shaman performing a fertility rite excess to the ‘Vulva Stone’ with the ‘Shaman’s Phallus’. That will unlock a star gate through sympathetic magic and further grant excess to the Sky Goddess’s Vulva in the heavens marked by Deneb. These three objects, the ‘Vulva Stone’, Pillar 33 and Pillar 18, when connected with an imaginary line within enclosure D form the imaginary pattern of a chevron, or the V-symbol of the Mother Goddess. These V-symbols are also reflected on the Vulture Stone’s upper middle section, which I believe represents the Milky Way (Figure 10)
Profesör Schmidt, Göbekli Tepe’yi inşa eden bu kabilelerin inanç sistemlerinin şamanistik uygulamaları içerdiğini düşünmüştür. Ayrıca, bu T şeklindeki sütunların antropomorfik insan formlarını temsil ettiğini ve belki de bir kafatası kültüne bağlı atalara işaret ettiğini öne sürmüştür (Schmidt, 2012). Profesör Schmidt’in değerlendirmesine katılıyorum ve daha da ileri giderek, bu ikiz antropomorfik T şeklinde monolitik sütunların sadece bu kabilelerin atalarının temsilleri ve bir kafatası kültünün parçası olduğunu değil, aynı zamanda atasal şamanik bekçiler olduğunu öne sürüyorum. Bu bekçiler, doğurganlık ritüeli gerçekleştiren bir yaşayan şamana ‘Vulva Taşı’na ‘Şamanın Fallopu’ ile erişim sağlar. Bu, sempatik sihir yoluyla bir yıldız kapısını açacak ve daha da ileri giderek Deneb tarafından işaretlenen gökyüzündeki Gökyüzü Tanrıçasının Vulvasına erişim sağlayacaktır. Bu üç nesne, ‘Vulva Taşı’, Sütun 33 ve Sütun 18, D çevresi içinde hayali bir çizgi ile birleştirildiğinde bir şevron veya Ana Tanrıça’nın V-simgesinin hayali desenini oluşturur. Bu V-simgeleri ayrıca, Samanyolu’nu temsil ettiğine inandığım Kuş Taşı’nın üst orta kısmında da yansıtılmıştır (Şekil 10).

Figure 10 V-Motifs of the Mother Goddess
In the heavens, these ancestral monoliths are represented by the stars Vega and Altair as guardians to the Sky Goddess’s Vulva, represented by the star Deneb.
Gökyüzünde, bu atasal monolitler Vega ve Altair yıldızları tarafından temsil edilir, bu yıldızlar Deneb yıldızıyla temsil edilen Gökyüzü Tanrıçasının Vulvasının bekçileridir.
These form into an asterism that not only reveals the summer triangle, but more importantly, reveals a chevron or the V- symbol of the Mother Goddess (Figure 11).
Bunlar, sadece yaz üçgenini değil, daha da önemlisi bir şevron veya Ana Tanrıça’nın V-simgesini ortaya çıkaran bir asterizma oluşturur (Şekil 11).

Figure 11 V-Motif of the Mother Goddess in the Heavens
I believe the shamans that built Gobekli Tepe had deep-seated myths and rituals that involved ancestor worship, and an astral flight to procreate with the Mother Goddess, who is represented by the Milky Way. Ritualistic acts that recants the magical formula, "That which is above is the same as that which is below”, a phrase that comes from the beginning of The Emerald Tablet by Hermes Trismegistus. And forms one of my thesis, that the earthly enclosures and rituals performed at Gobekli Tepe are also reflected in the heavens above. And are reveal by my interpretations of the Vulture Stone that links these ancient ancestral, monolithic guardians on earth to Pillar 33 and Pillar 18; and to Vega and Altair in the heaven. Likewise, I have link the star Deneb to the ‘Vulva Stone’ that is astronomically aligned at enclosure D, in 9,590 B.C.
Göbekli Tepe’yi inşa eden şamanların derin köklü mitler ve ritüelleri olduğuna inanıyorum; bu ritüeller ata kültünü içeriyor ve Samanyolu tarafından temsil edilen Ana Tanrıça ile doğurganlık için astral bir uçuş içerir. Ritüelistik eylemler, Hermes Trismegistus’un Zümrüt Tablet’inin başlangıcından gelen bir cümle olan “Yukarıda olan aşağıda olanla aynıdır” büyülü formülünü tekrarlar. Ve bunlar tezlerimden birini oluşturur; yani, Göbekli Tepe’de gerçekleştirilen yeryüzü muhafazaları ve ritüeller aynı zamanda gökyüzündeki yansımalarını da içerir. Ve yeryüzündeki bu kadim atasal, monolitik koruyucuları Sütun 33 ve Sütun 18’e; gökyüzündeki Vega ve Altair’e bağlayan Akbaba Taşı yorumlarımla ortaya çıkmaktadır. Aynı şekilde, Deneb yıldızını da astronomik olarak M.Ö. 9,590 yılında D hizasında bulunan ‘Vulva Taşı’ ile ilişkilendirdim.
Astronomical Alignments

Figure 12
Although there are many theories from Gram Handcock to Andrew Collins on astronomical alignments for Gobekli Tepe. Nevertheless, I have a high degree of confidence with the research and interpretations from the “New Possible Astronomic Alignments at the Megalithic Site of Göbekli Tepe, Turkey” by Alessandro De Lorenzis and Vincenzo Orofino. Their research confirms the centered monoliths within enclosures D, E, C, and B are astronomical aligned with the star Deneb, which is found in the great rift of the Milky Way. Alessandro De Lorenzis and Vincenzo Orofino’s research positions Deneb at different epochs within these enclosures: D at 9,590 B.C., E at 9,463 B.C., C at 9,156 B.C. and B at 8,406 B.C. (Figure 12); which is the exact timeframe these enclosures were built. I further believe, Deneb and this astronomical alignment as one of the key factors to understanding Gobekli Tepe’s purpose and their rituals. One of which is for a shaman to procreate with the Mother Goddess’s vulva, symbolized by Deneb in the heavens. And represented on earth as the ‘Vulva Stone’, which is also aligned to Deneb. That in turn, will further illuminate the Vulture Stone as a star map to help us understand this shamanic fertility rite performed at Gobekli Tepe.
Astronomik Hizalamalar
Gram Handcock’tan Andrew Collins’e kadar birçok teori Göbekli Tepe için astronomik hizalamaları içerir. Bununla birlikte, Alessandro De Lorenzis ve Vincenzo Orofino’nun “Göbekli Tepe Megalitik Alanında Yeni Mümkün Astronomik Hizalamalar” başlıklı araştırma ve yorumlarına büyük ölçüde güveniyorum. Araştırmaları, D, E, C ve B muhafazaları içindeki ortalanmış monolitlerin, Samanyolu’nun büyük yarığında bulunan Deneb yıldızıyla astronomik olarak hizalandığını doğrulamaktadır. Alessandro De Lorenzis ve Vincenzo Orofino’nun araştırması Deneb’i bu muhafazalar içinde farklı dönemlere yerleştiriyor: D M.Ö. 9.590’da, E M.Ö. 9.463’te, C M.Ö. 9.156’da ve B M.Ö. 8.406’da (Şekil 12); ki bu da tam olarak bu muhafazaların inşa edildiği zaman dilimidir. Ayrıca Deneb’in ve bu astronomik hizalanmanın Göbekli Tepe’nin amacını ve ritüellerini anlamak için kilit faktörlerden biri olduğuna inanıyorum. Bunlardan biri, bir şamanın göklerde Deneb ile sembolize edilen Ana Tanrıça’nın vulvası ile üremesidir. Ve yeryüzünde de Deneb ile aynı hizada olan ‘Vulva Taşı’ olarak temsil edilir. Bu da Göbekli Tepe’de gerçekleştirilen bu şamanik doğurganlık ayinini anlamamıza yardımcı olacak bir yıldız haritası olarak Akbaba Taşı’nı daha da aydınlatacaktır.
The ‘Vulva Stone’ or ‘Sighting Hole’ from enclosure D and C
At Gobekli Tepe’s oldest enclosure D, we find a clear astronomical alignment between the two centered monoliths (Pillar 31 & 18), through the ‘Vulva Stone’ or ‘Sighting Hole’ and then onward towards Deneb in 9,590 B.C. (Figure 13). Furthermore, Andrew Collins in a YouTube video observed another sighting hole at enclosure C called pillar 68 (Collins, 2015)[6], that we ascertain had broken off from its original placement in an earlier epoch and fell ajar from its original astronomical alignment towards Deneb in 9,156 B.C.; which corresponds to Alessandro De Lorenzis and Vincenzo Orofino’s research (Figure 12).

Figure 13 Astronomical Alignment in 9,590 B.C. to Deneb
D ve C muhafazalarından ‘Vulva Taşı’ veya ‘Görüş Deliği’
Göbekli Tepe’nin en eski muhafazası D’de, ortadaki iki monolit (Sütun 31 ve 18) arasında, ‘Vulva Taşı’ veya ‘Gözetleme Deliği’ aracılığıyla ve daha sonra M.Ö. 9.590’da Deneb’e doğru net bir astronomik hizalama buluyoruz (Şekil 13). Ayrıca, Andrew Collins bir YouTube videosunda C muhafazasında 68 numaralı sütun olarak adlandırılan başka bir gözetleme deliği gözlemlemiştir (Collins, 2015)[6]; bu deliğin daha önceki bir çağda orijinal yerinden koptuğunu ve M.Ö. 9.156’da Deneb’e doğru orijinal astronomik hizasından ayrıldığını tespit ettik; bu da Alessandro De Lorenzis ve Vincenzo Orofino’nun araştırmasına karşılık gelmektedir (Şekil 12).

Figure 14 “Vulva Stone” Source: Collins
Andrew Collins has interpreted these bored stones at enclosure D and C’s North East rim as a sighting stone or a soul hole, from which the soul of the dead would travel to the afterlife (Figure 14). And in his book “Gobekli Tepe: Genesis of the Gods: The Temple of the Watchers”, he imagines the engraved sighting stone as a representation of a woman’s legs and symbolic of a female’s vulva (Figure 2,6, & 14). Mr. Collins further states these “Soul Holes” or “Sighting Stones” are astronomical aligned to Deneb as part of his Cygnus theory, with no further revelations on how it pertains to any rituals or the ritual paraphernalia used to perform a rite at Gobekli Tepe.
Andrew Collins, D ve C muhafazalarının Kuzey Doğu kenarındaki bu delikli taşları, ölülerin ruhunun öbür dünyaya gideceği bir nişan taşı ya da ruh deliği olarak yorumlamıştır (Şekil 14). Ve kitabında “Göbekli Tepe: Tanrıların Yaratılışı: Gözcülerin Tapınağı” adlı kitabında, oyulmuş nişan taşını bir kadının bacaklarının temsili ve bir kadının vulvasının sembolü olarak hayal etmektedir (Şekil 2,6 ve 14). Bay Collins ayrıca bu “Ruh Delikleri” ya da “Gözetleme Taşları “nın kuğu teorisinin bir parçası olarak astronomik açıdan Deneb ile aynı hizada olduğunu belirtmekte, Göbekli Tepe’de ayin yapmak için kullanılan ritüeller ya da ritüel gereçleriyle nasıl bir ilgisi olduğuna dair başka bir açıklama yapmamaktadır.
I do however agree with Collin’s latter assessment that the engraved bored stone looks like a woman’s vulva and it points to Deneb. However, this is where I diverge from Collin’s theories. And believe these bored stones not only serve as soul holes, or a hole for the dead. But is a star gate, that can only be unlocked with the ‘Shaman Phallus by either female or male shamans performing a fertility rite. That will allow these shamans to take flight with their perceived astral projection, with the sole purpose of entering his/her astral ancestral world. Allowing her in turn to grant everlasting life; and give birth to the sun in an act of rebirth and creation.
Ancak Collin’in son değerlendirmesine katılıyorum; oyulmuş delikli taş bir kadın vulvasına benziyor ve Deneb’i işaret ediyor. Ancak, Collin’in teorilerinden ayrıldığım nokta da burası. Ve bu delikli taşların sadece ruh deliği ya da ölüler için bir delik olarak hizmet etmediğine inanıyorum. Aynı zamanda bir yıldız kapısıdır ve sadece doğurganlık ayini yapan kadın ya da erkek şamanlar tarafından ‘Şaman Fallusu’ ile açılabilir. Bu, bu şamanların algılanan astral projeksiyonlarıyla uçmalarına izin verecek, tek amacı onun astral atalarının dünyasına girmektir. Bu da ona sonsuz yaşam bahşeder ve bir yeniden doğuş ve yaratılış eyleminde güneşi doğurur.
Theories, Connections and Revelations
My theory proposes if these bored stones are in fact a ‘Vulva Stone’, aligned with the star Deneb, then Deneb must represent a vagina, and consequently the Milky Way must signify the body of a female in the heavens. I further deduce that the solitary hole on the east-side of the Vulture Stone, and in proximity to the ‘Vulva Stone’, are both representations of Deneb and the Mother Goddess’s vulva. These observations directed me to theorize the Vulture Stone’s east-side solitary hole must be linked to Deneb and the ‘Vulva Stone’; and as such, a key to unlocking the Vulture Stone’s engraved west-side’s pictorial as a star map (Figure 4).
Teoriler, Bağlantılar ve Açıklamalar
Benim teorime göre eğer bu delikli taşlar aslında Deneb yıldızıyla hizalanmış bir ‘Vulva Taşı’ ise, o zaman Deneb bir vajinayı temsil etmeli ve sonuç olarak Samanyolu da göklerdeki bir kadın bedenini simgelemelidir. Ayrıca, Akbaba Taşı’nın doğu tarafında ve ‘Vulva Taşı’nın yakınında bulunan tek deliğin hem Deneb’i hem de Ana Tanrıça’nın vulvasını temsil ettiği sonucuna vardım. Bu gözlemler beni Akbaba Taşı’nın doğu tarafındaki yalnız deliğin Deneb ve ‘Vulva Taşı’ ile bağlantılı olması gerektiği teorisine yönlendirdi; ve bu nedenle, Akbaba Taşı’nın batı tarafındaki yıldız haritası olarak kazınmış resmin kilidini açmanın bir anahtarı (Şekil 4).
A theory that originated from my research of the segmented line surrounded by the Mother Goddess’s V-motifs, found on the upper engraved west-side of the Vulture Stone; as a likely representation of the Milky Way and the Mother Goddess archetype (Figure 4). I surmised, if the Vulture Stone’s east-side solitary hole was indeed Deneb, it should synchronize on the west-side’s segmented line, surrounded by the V-motifs to represent the Milky Way/Mother Goddess, and her vulva. With this thought in mind, I submitted a question to the “Gobekli Tepe and other Turkish sites Discussion Group” on Facebook. “If Pillar 43 or the Vulture Stone’s, east-side solitary hole is synchronized with its opposing engraved west-side, where would it appear?”
Akbaba Taşı’nın batı tarafına kazınmış üst kısmında bulunan, Ana Tanrıça’nın V motifleriyle çevrili parçalı çizgiyi Samanyolu ve Ana Tanrıça arketipinin muhtemel bir temsili olarak araştırmamdan kaynaklanan bir teori (Şekil 4). Eğer Akbaba Taşı’nın doğu tarafındaki tek delik gerçekten Deneb’se, batı tarafındaki parçalı çizgiyle eşleşmesi ve Samanyolu/Ana Tanrıça ve vulvasını temsil eden V motifleriyle çevrelenmesi gerektiğini düşündüm. Bu düşünceyle Facebook’taki “Göbekli Tepe ve diğer Türk siteleri Tartışma Grubu “na bir soru yönelttim. “Eğer 43. Sütun ya da Akbaba Taşı’nın doğu tarafındaki tek delik, batı tarafındaki karşıt oyma ile senkronize ise, nerede görünür?”
Andrew Collins and Rodney Hale submitted a picture of this solitary hole on the Vulture Stone’s east- side, synchronized with its opposing engraved west-side (Figure 15). Mr. Collins nor Rodney Hale found any further significance from this discovery. However, as predicted in my theories, the Vulture Stone’s east-side’s solitary hole did synchronize in the middle of the V-motif’s segmented line on its engraved west-side. And with Deneb in place, my envisioned star map came into view, allowing the Summer Triangle (Deneb, Vega, Altair) or the “V-Symbol” of the Mother Goddess; and her body the Milky Way to emerge from the Vulture Stone’s ancient star map.
Andrew Collins ve Rodney Hale, Akbaba Taşı’nın doğu tarafındaki bu tek deliğin resmini, karşıt oyulmuş batı tarafıyla senkronize olarak sunmuşlardır (Şekil 15). Bay Collins ya da Rodney Hale bu keşfin başka bir önemi olduğunu düşünmemişlerdir. Ancak, teorilerimde öngördüğüm gibi, Akbaba Taşı’nın doğu tarafındaki tek delik, oyulmuş batı tarafındaki V-motifinin parçalı çizgisinin ortasında senkronize oldu. Deneb’in yerinde olmasıyla birlikte, öngördüğüm yıldız haritası ortaya çıktı ve Yaz Üçgeni (Deneb, Vega, Altair) ya da Ana Tanrıça’nın “V-Sembolü” ve onun bedeni Samanyolu, Akbaba Taşı’nın kadim yıldız haritasından ortaya çıktı.

Figure 15 Photo of the solitary hole on the Vulture Stone’s East-Side synchronized with the opposing engraved westside. Submitted by Andrew Collins and Rodney Hale.
Şekil 15 Akbaba Taşı’nın doğu tarafındaki tek deliğin, karşısındaki oyulmuş batı tarafıyla senkronize edilmiş fotoğrafı. Andrew Collins ve Rodney Hale tarafından gönderilmiştir.
This also reveals the stars Altair and Vega as representing the two shamanic ancestors dressed as the smaller birds found on the upper right of the Vulture Stone, that eternally guard the Mother Goddess’s Vulva (Deneb) in the heavens. On Earth, within enclosure D, the two twin ancestral monoliths (Pillars 31 & 18) correspond to Aquila and Vega that also symbolically guard the ‘Vulva Stone’ on earth, which again forms the Mother Goddess’s sacred V- symbol; both in the Milky Way and within enclosure D. (Figure 16).
Bu aynı zamanda Altair ve Vega yıldızlarının, göklerde Ana Tanrıça’nın Vulvasını (Deneb)ebediyen koruyan Akbaba Taşı’nın sağ üst kısmında bulunan küçük kuşlar gibi giyinmiş iki şamanik atayı temsil ettiğini ortaya koymaktadır. Dünya’da, D muhafazası içindeki iki ikiz ata monoliti (31 ve 18. Sütunlar) Aquila ve Vega’ya karşılık gelir ve bunlar da sembolik olarak yeryüzündeki ‘Vulva Taşı’nı korurlar; bu da yine Ana Tanrıça’nın kutsal V sembolünü oluşturur; hem Samanyolu’nda hem de D muhafazası içinde (Şekil 16).

Figure16
My star map widens as I further postulate Professor Schmidt’s theory that there was shamanic activity at Gobekli Tepe. And believe the ‘Big Bird’ found engraved on the Vulture Stone’s west-side represents a shaman for the Mother Goddess, indicated by the V-shaped collar. In the heavens this Shaman’s feathered body is made up from Pegasus or the ‘Great Square “. And whose gigantic outstretched wings reach far into the constellations of Perseus and Cygnus, forming the Mother Goddess’s V-Symbol in the Heavens. With the tip of the shaman’s left wing holding the newly arisen Sun represented by the orb, which comes forth from the Mother Goddess’s vulva represented by Deneb. (Fig. 17).
Profesör Schmidt’in Göbekli Tepe’de şamanik faaliyetler olduğuna dair teorisini daha da ileri sürdükçe yıldız haritam genişliyor. Ve Akbaba Taşı’nın batı tarafında kazınmış olarak bulunan ‘Büyük Kuş’un, V şeklindeki yaka ile gösterilen Ana Tanrıça için çalışan bir şamanı temsil ettiğine inanıyorum. Göklerde bu Şaman’ın tüylü bedeni Pegasus’tan ya da ‘Büyük Kare’den oluşur. Ve uzanmış devasa kanatları Perseus ve Cygnus takımyıldızlarına kadar uzanarak Ana Tanrıça’nın Göklerdeki V-Sembolünü oluşturur. Şamanın sol kanadının ucu, Ana Tanrıça’nın Deneb ile temsil edilen vulvasından çıkan küre ile temsil edilen yeni doğmuş Güneş’i tutmaktadır (Şekil 17).

Figure 17

Figure 18
Although the engraved-side of the Vulture Stone and the solitary hole found on its opposing-side is not a precise star map in the western sense; with its overlapping images, it is a continuation of thought from earlier Neolithic cave drawings. And this is where we find the first shaman’s vision quest, drawn upon the cave walls that serves as a conduit or permeable membrane. Allowing the shaman to gaze into another world, that they and their shamanic ancestors control. Here on the Vulture Stone, we see this same idea reflected as a collective vision of what these shamans saw behind the star Deneb.
Akbaba Taşı’nın kazınmış yüzü ve karşı yüzünde bulunan tek delik, batılı anlamda kesin bir yıldız haritası olmasa da; üst üste binen imgeleriyle, daha önceki Neolitik mağara çizimlerinden gelen düşüncenin bir devamıdır. İşte burada, bir kanal ya da geçirgen bir zar işlevi gören mağara duvarlarına çizilmiş ilk şamanın vizyon arayışını buluyoruz. Şamanın, kendilerinin ve şamanik atalarının kontrol ettiği başka bir dünyaya bakmasına izin verir. Burada, Akbaba Taşı’nda, aynı fikrin bu şamanların Deneb yıldızının arkasında gördüklerinin kolektif bir vizyonu olarak yansıtıldığını görüyoruz.
And in 9,500 B.C., this imagery would have been very recognizable to the tribes and shamans that built Gobekli Tepe; who inscribed their myths and beliefs upon the Vulture Stone. A myth that tells of a Mother Goddess in the heavens, represented as the Milky Way and her vulva marked by the star Deneb; and on earth by her V-motifs on the Vulture Stone. Her earthly lover the Shaman is represented in the heavens by the ‘Great Square’ and etched into the Vulture Stone as ‘Shamanic Squares’; which I theorize represents the shaman and his ancestors.
Ve M.Ö. 9.500’de bu imgeler Göbekli Tepe’yi inşa eden, mitlerini ve inançlarını Akbaba Taşı’na kazıyan kabileler ve şamanlar tarafından çok iyi tanınıyor olmalıydı. Göklerde Samanyolu olarak temsil edilen ve vulvası Deneb yıldızıyla işaretlenen bir Ana Tanrıça’yı anlatan bir mit; yeryüzünde ise Akbaba Taşı üzerindeki V motifleriyle. Yeryüzündeki sevgilisi Şaman ise göklerde ‘Büyük Kare’ ile temsil edilir ve Akbaba Taşı’na ‘Şamanik Kareler’ olarak kazınmıştır; teorime göre bunlar şamanı ve atalarını temsil etmektedir.
These Shamanic Squares are also found in the segmented-line within the V-motifs that represent the Milky Way on the Vulture Stone and engraved along the top of the Vulture Stone as three large square bags. With the Mother Goddess’s V-motifs crowning their tops, to indicate these tribe’s shamanic ancestors are housed within the Milky Way. I have also further noticed the first bag on the left approximates the square forming the ‘Shamanic Big Bird’; with each bag growing incrementally in size. That has led me to speculate these three bags reveal the true status of the shamanic builders and their ancestors (Figure 18).
Bu Şamanik Kareler aynı zamanda Akbaba Taşı üzerindeki Samanyolu’nu temsil eden V-motifleri içindeki bölümlü çizgide bulunur ve Akbaba Taşı’nın tepesi boyunca üç büyük kare torba olarak kazınmıştır. Ana Tanrıça’nın V motiflerinin tepelerini taçlandırması, bu kabilenin şamanik atalarının Samanyolu’nun içinde yer aldığını göstermektedir. Ayrıca soldaki ilk torbanın ‘Şamanik Büyük Kuş’u oluşturan kareye yaklaştığını fark ettim; her bir torba giderek büyüyor. Bu da beni, bu üç torbanın şamanik inşaatçıların ve atalarının gerçek statüsünü ortaya koyduğunu düşünmeye sevk etti (Şekil 18).
In my research throughout the Middle East for a connection to Gobekli Tepe’s fertility rite, with a heavenly sky Goddess and her earthly male counterpart I noticed several strong connections in the early rituals; myths and motifs contained within ancient Egypt’s creation stories. Unlike many other ancient cultures, the Egyptians believed the earth as masculine, and the sky as feminine in nature, which corresponds to my theory at Gobekli Tepe. I believe the myths and attributes of two of Egypt’s oldest Sky Goddesses named Nut and Hathor, with their male earthly counter-parts, are instrumental in understanding the fertility rites at Gobekli Tepe; and for interpreting the shamanic symbolic meanings of the Vulture Stone, ‘Vulva Stone’ and the ‘Shaman Phallus’.
Göbekli Tepe’nin bereket ayiniyle, göksel bir gökyüzü Tanrıçası ve onun yeryüzündeki erkek muadiliyle bir bağlantı kurmak için Orta Doğu’da yaptığım araştırmalarda ilk ritüellerde birkaç güçlü bağlantı fark ettim; eski Mısır’ın yaratılış hikayelerinde yer alan mitler ve motifler. Diğer pek çok antik kültürün aksine Mısırlılar yeryüzünün eril, gökyüzünün ise dişil olduğuna inanıyorlardı ki bu da benim Göbekli Tepe’deki teorimle örtüşüyor. Mısır’ın en eski iki Gök Tanrıçası olan Nut ve Hathor’un mitlerinin ve niteliklerinin, yeryüzündeki erkek muadilleriyle birlikte, Göbekli Tepe’deki bereket ayinlerini anlamada ve Akbaba Taşı, ‘Vulva Taşı’ ve ‘Şaman Fallusu’nun şamanik sembolik anlamlarını yorumlamada etkili olduğuna inanıyorum.
In ancient Egypt, Nut is the oldest sky Goddess with her body represented by the Milky Way and her vulva corresponding to the star Deneb (Figure 19). (Ellis)(Cavendish, 1998)
Eski Mısır’da Nut, vücudu Samanyolu ile temsil edilen ve vulvası Deneb yıldızına karşılık gelen en eski gökyüzü Tanrıçasıdır (Şekil 19). (Ellis) (Cavendish, 1998)

Figure 19 Sky Goddess of the Milky Way with vulva circled in red
Şekil 19 Vulva kırmızı daire içine alınmış Samanyolu Gökyüzü Tanrıçası
In these Egyptian creation myths, Geb, a black earth god, lies beneath the Sky Goddess with an erect phallus ready to impregnate Nut; who will then give birth to the sun. My research indicates not only is Geb and Nut a remembrance of the fertility rituals performed at Gobekli Tepe. It is also a remembrance their god “Geb”, a shaman at Gobekli Tepe was black skinned; as humans by the D.N.A. evidence did not acquire white skin until 8,500 years ago (Figure 20). (MailOnline, 2015)
Bu Mısır yaratılış mitlerinde, kara bir yeryüzü tanrısı olan Geb, dik bir fallusla Gök Tanrıçası’nın altında yatar ve Nut’u hamile bırakmaya hazırdır; Nut daha sonra güneşi doğuracaktır. Araştırmalarım Geb ve Nut’un sadece Göbekli Tepe’de gerçekleştirilen doğurganlık ritüellerinin bir hatırası olmadığını gösteriyor. Bu aynı zamanda Göbekli Tepe’de şaman olan tanrıları “Geb “in siyah derili olduğunun da bir anısıdır; çünkü D.N.A. kanıtlarına göre insanlar 8.500 yıl öncesine kadar beyaz deriye sahip değillerdi (Şekil 20). (MailOnline, 2015)
In ancient Egypt, one of the most sacred roles of early Egyptian Kings was an ancient fertility ritual of masturbation. These rituals were considered a sacred and magical act of creation to fulfill the priest/king’s role on earth, by mimicking their male Gods sexual act of procreating with a Sky Goddess (Lesko, 2001).
Eski Mısır’da, erken dönem Mısır Krallarının en kutsal rollerinden biri, eski bir doğurganlık ritüeli olan mastürbasyondu. Bu ritüeller, erkek Tanrılarının bir Gök Tanrıçası ile cinsel ilişkiye girme eylemini taklit ederek rahibin/kralın yeryüzündeki rolünü yerine getirmek için kutsal ve büyülü bir yaratım eylemi olarak kabul edilirdi (Lesko, 2001).

Figure 20

Figure 21
Another predynastic ithyphallic fertility god named Min, like Geb, is also depicted with an erect penis (Figure 21). Min is a consort or son of the Goddess Isis. During Min’s festival, where he embodies the pharaoh’s vigor and virility, men would regularly masturbate in public to emulate their King (Wikipedia) (E A Wallis Budge, 1969) (Eroticism and Sexuality in the Old Kingdom). Similar ithyphallic statuettes and the engraving found on the Vulture Stone at Gobekli Tepe are no doubt the origins of the earliest Egyptian ithyphallic Gods. (Figure 22, 23 & 24).
I believe these ancient rituals of masturbation are a remembrance of this ancient shamanic fertility rite once performed at Gobekli Tepe that involved the ‘Shaman’s Phallus’ and the ‘Vulva Stone’.
Başka bir öndinastik ithifallik doğurganlık tanrısı olan Min, Geb gibi, ereksiyon halinde bir penisle tasvir edilir. (Resim 21). Min, Tanrıça İsis’in eşi ya da oğludur. Firavunun dinçliğini ve erkekliğini temsil eden Min’in festivali sırasında erkekler krallarına öykünmek için düzenli olarak toplum içinde mastürbasyon yaparlardı (Wikipedia) (E A Wallis Budge, 1969) (Eroticism and Sexuality in the Old Kingdom). Benzer ithifalik heykelcikler ve Göbekli Tepe’deki Akbaba Taşı üzerinde bulunan gravür, hiç şüphesiz en eski Mısır ithifalik Tanrılarının kökenidir. (Şekil 22, 23 ve 24).
Bu eski mastürbasyon ritüellerinin, bir zamanlar Göbekli Tepe’de gerçekleştirilen ve ‘Şaman Fallusu’ ile ‘Vulva Taşı’nı içeren bu eski şamanik doğurganlık ayininin bir hatırası olduğuna inanıyorum.

Figure 22 40cm Gobekli Tepe


Figure 23 A small figurine (5,1×2,3×2,7 cm) of an ithyphallic person sitting with legs dragged toward his body on an unidentifiable object. The person looks up and is grasping his legs. Between the legs is a large erect phallus and a quadruped animal is sitting on the persons left shoulder. Found on the north-western hilltop of Gobekli Tepe. © DAI, Photo N. Becker.
Şekil 23 Küçük bir heykelcik (5,1×2,3×2,7 cm), tanımlanamayan bir nesne üzerinde bacakları vücuduna doğru sürüklenmiş halde oturan bir ithifalik insan. Kişi yukarı bakmakta ve bacaklarını kavramaktadır. Bacakların arasında büyük, dik bir fallus vardır ve kişinin sol omzunda dört ayaklı bir hayvan oturmaktadır. Göbekli Tepe’nin kuzeybatı tepesinde bulunmuştur. © DAI, Fotoğraf N. Becker.

Figure 24 The headless ithyphallic man on the West-Side of the ‘Vulture Stone’.
Şekil 24 ‘Akbaba Taşı’nın Batı Tarafındaki başsız ithifalik adam.

Figure 25 Egyptian Goddess Hathor with Solar Disc between horns.
Şekil 25 Mısır Tanrıçası Hathor, boynuzları arasında Güneş Diski ile.
The other predynastic ancient Egyptian sky goddess of interest is a cow goddess called Hathor (Figure 25). Hathor means "Mansion of Horus" and she is also a predynastic ancient fertility goddess. Her image is a cow with the solar disc between her horns; and this same representation is found on the side of Pillar 2, at Gobekli Tepe’s enclosure A (Figure 26).
İlgi çeken diğer bir öndinastik antik Mısır gökyüzü tanrıçası Hathor adlı bir inek tanrıçasıdır (Şekil 25). Hathor “Horus’un Konağı” anlamına gelir ve aynı zamanda öndinastik bir antik bereket tanrıçasıdır. Resmi, boynuzları arasında güneş diski bulunan bir inektir; ve aynı temsil Göbekli Tepe’nin A muhafazasındaki 2. Sütun’un yan tarafında da bulunmaktadır (Resim 26).

Figure 26 Pillar 2, at Gobekli Tepe’s enclosure A. Female bovine with Solar Disc between horns.
Şekil 26 Göbekli Tepe’nin A muhafazasındaki Sütun 2. Boynuzları arasında Güneş Diski bulunan dişi sığır.
It has been acknowledged by Egyptologists that these early Egyptian Sky Goddess’s Hathor and Nut are one and the same motif, with both representing the Milky Way. (Lesko, 2001; Ellis) I believe Hathor’s and Nut’s attributes represent the same Sky Goddess at Gobekli Tepe. With Hathor’s, “Mansions of Horus” and Nut’s title, “She Who Holds a Thousand Souls”, are a remembrance of the myths told at Gobekli Tepe; of their Sky Goddess, who is represented by the Milky Way and who houses their shamanic ancestors within her body.
Erken dönem Mısır Gök Tanrıçaları Hathor ve Nut’un tek ve aynı motif olduğu ve her ikisinin de Samanyolu’nu temsil ettiği Mısırbilimciler tarafından kabul edilmiştir. (Lesko, 2001; Ellis) Göbekli Tepe’de Hathor ve Nut’un aynı Gök Tanrıçasını temsil ettiğine inanıyorum. Hathor’un “Horus’un Konakları” ve Nut’un “Bin Ruhu Taşıyan” başlıkları, Göbekli Tepe’de anlatılan mitlerin; Samanyolu tarafından temsil edilen ve şamanik atalarını bedeninde barındıran Gök Tanrıçalarının bir hatırasıdır.
At Gobekli Tepe, these Shamanic ancestors are represented by ‘Shamanic Squares’, as previously mentioned, that are inscribed on the Vulture Stone’s upper engraved west-side, as the segmented-line formed by its tiny squares within the V-motifs. These ‘Shamanic Square’ motifs continue with the large square handbags above, still encased within the V-motifs of the Mother Goddess to denote the Milky Way (Figure 18). All representations of Gobekli Tepe’s ancestral shamans, that would later become the Egyptian Gods and Kings depicted residing within Nuts and Hathor’s body. (Figure 27).
Göbekli Tepe’de bu Şamanik atalar, daha önce de belirtildiği gibi, Akbaba Taşı’nın üstteki oyulmuş batı yüzünde, V-motifleri içindeki küçük karelerin oluşturduğu bölümlü çizgi olarak yazılı olan ‘Şamanik Kareler’ ile temsil edilmektedir. Bu ‘Şamanik Kare’ motifleri, Samanyolu’nu ifade etmek üzere yine Ana Tanrıça’nın V-motiflerinin içine yerleştirilmiş olan yukarıdaki büyük kare çantalarla devam etmektedir (Resim 18). Göbekli Tepe’nin daha sonra Mısır Tanrıları ve Kralları olacak olan atalarının şamanlarının tüm temsilleri Nuts ve Hathor’un bedeninde ikamet ederken tasvir edilmiştir. (Şekil 27).

Figure 27 Egyptian Kings and Deities housed within the Goddess Nut’s body.
Şekil 27 Tanrıça Nut’un bedeninde yer alan Mısır Kralları ve Tanrıları.
To further reinforce my theories of a link between Egypt and Anatolia, while writing this paper an Egyptian mummy was discovered whose DNA links the ancient Egyptians to the very people that built Gobekli Tepe in the Anatolians (Watson, 2017). This DNA evidence supports my beliefs, that the early Egyptian myths and rituals are a shadow of the fertility rituals performed at Gobekli Tepe in the Anatolia’s of Turkey; and the origins of the first creation stories of Egypt. And as in all these early ancient Egyptian myths, a phallus must be implemented by those responsible to fulfill their sacred duty to procreate with the Sky Goddess. At Gobekli Tepe, I believe as Professor Schmidt, those in charge of their tribal needs were shamans. That my research further reveals these shamans used a ‘Shaman’s Phallus’ to unlock the ‘Vulva Stone’ and impregnate their Sky Goddess. I also believe after my extensive research, the origins of the ‘Shamans Phallus’ used in this fertility rite as ritual paraphernalia has been in use at least since the Aurignacian culture; which dates 43,000 to 23,000 years ago.
Mısır ve Anadolu arasındaki bağlantıya dair teorilerimi daha da güçlendirmek için, bu makaleyi yazarken, DNA’sı eski Mısırlıları Anadolu’daki Göbekli Tepe’yi inşa eden insanlara bağlayan bir Mısır mumyası keşfedildi (Watson, 2017). Bu DNA kanıtı, erken dönem Mısır mitlerinin ve ritüellerinin, Türkiye’nin Anadolu topraklarındaki Göbekli Tepe’de gerçekleştirilen bereket ritüellerinin bir gölgesi ve Mısır’ın ilk yaratılış hikayelerinin kökenleri olduğuna dair inançlarımı desteklemektedir. Ve tüm bu erken antik Mısır mitlerinde olduğu gibi, Gök Tanrıça ile üremek için kutsal görevlerini yerine getirmekle sorumlu olanlar tarafından bir fallus uygulanmalıdır. Profesör Schmidt gibi ben de Göbekli Tepe’de kabilenin ihtiyaçlarından sorumlu olanların şamanlar olduğuna inanıyorum. Araştırmalarım, bu şamanların ‘Vulva Taşı’nın kilidini açmak ve Gök Tanrıçalarını hamile bırakmak için bir ‘Şaman Fallusu’ kullandıklarını ortaya koymaktadır. Ayrıca kapsamlı araştırmalarım sonucunda, bu doğurganlık ayininde ritüel gereç olarak kullanılan ‘Şaman Fallusu’nun kökeninin en azından 43.000 ila 23.000 yıl öncesine dayanan Aurignacian kültüründen beri kullanıldığına inanıyorum.
‘Orinyasiyen’ (Aurignacian), Üst Paleolitik dönem içinde önemli bir arkeolojik dönemi temsil eder. Bu dönem Erken Avrupa modern insanının (EEMH) ortaya çıkışıyla yakından ilişkilidir ve yaklaşık 43.000 ila 26.000 yıl öncesine kadar sürdüğü tahmin edilmektedir.
The ‘Shaman’s Phallus’: Its Origins and Evolution
In my research on the ‘Shaman Phallus’, I am predisposed as with other archaeologists to seek similarities within cultures to find a common theme. These similarities allow us to trace origins and evolution to better understand how cultural motifs interact within a tribe’s belief system throughout time. In my investigations into the “Scepters of the Nemrik type”, as they are called by archeologists due to their unknown origin or use, archeologists have now found these objects at the following sites: Hallan Çemi, Nevalı Çori, Çayönü, Göbekli Tepe, Abu Hureyra, Mureybet, Jerf el Ahmar, and Dja´de (Figure 1) (Kozlowski, 2002).
‘Şamanın Fallusu’: Kökenleri ve Evrimi
‘Şaman Fallusu’ üzerine yaptığım araştırmada, diğer arkeologlar gibi ben de ortak bir tema bulmak için kültürler arasında benzerlikler aramaya yatkınım. Bu benzerlikler, kültürel motiflerin zaman içinde bir kabilenin inanç sistemi içinde nasıl etkileşime girdiğini daha iyi anlamak için kökenlerin ve evrimin izini sürmemizi sağlar. Kökeni ve kullanımı bilinmediği için arkeologlar tarafından “Nemrik tipi asalar” olarak adlandırılan bu objeler üzerine yaptığım araştırmalarda, arkeologlar bu objeleri Hallan Çemi, Nevalı Çori, Çayönü, Göbekli Tepe, Abu Hureyra, Mureybet, Jerf el Ahmar ve Dja´de’de bulmuşlardır (Şekil 1) (Kozlowski, 2002).
All these sites and artifacts have their ancestral beginnings from the Aurignacian culture that existed between 35,000 BC to 25,000 BC. And were followed by the Gravettian and Epigravavettian cultures at 21,000 B.C. to 10,000 B.C.; whose Mesolithic ancestors in 9,590 B.C. would finally build Gobekli Tepe’s enclosure D and manufacturer their ritual paraphernalia and motifs in stone.
Tüm bu alanların ve eserlerin ataları MÖ 35.000 ila MÖ 25.000 yılları arasında var olan Aurignacian kültürüne dayanmaktadır. Bu kültürleri MÖ 21.000 ila MÖ 10.000 yılları arasında Gravettian ve Epigravettian kültürleri takip etmiştir; Mezolitik ataları MÖ 9.590 yılında Göbekli Tepe’nin D muhafazasını inşa etmiş ve ritüel gereçlerini ve motiflerini taşa işlemişlerdir.
Gravettian kültürü, Avrupa’da Geç Paleolitik dönemde (yaklaşık olarak 28,000 ila 22,000 yıl önce) ortaya çıkmış olan bir arkeolojik kültürdür. Bu kültür, özellikle taş aletlerin kullanımı ve mamut kemiklerinin işlenmesiyle tanınır. Avrupa’nın birçok bölgesinde bulunan Gravettian yerleşimleri, avcı-toplayıcı topluluklarının izlerini taşır. Gravettian döneminde insanlar mağaralarda yaşamış ve avcılık, balıkçılık ve toplayıcılıkla geçimlerini sağlamışlardır. Bu döneme ait buluntular, arkeologlara bu dönemin insanlarının yaşam tarzı, sosyal organizasyonları ve teknolojik becerileri hakkında bilgi verir.
Epigravettian kültürü, Avrupa’nın tarih öncesi dönemlerinden biri olan Üst Paleolitik dönemin bir parçasıdır. Bu kültür, yaklaşık 20.000 ila 10.000 yıl önce, buzul çağının sonlarına doğru, Avrupa’nın bazı bölgelerinde var olmuştur. “Epigravettian” terimi, “Gravettian” kültürünün sona ermesini ve sonrasındaki dönemi ifade etmek için kullanılır. Epigravettian kültürü çoğunlukla güney ve doğu Avrupa’da yaşıyordu ve ölülerini modern standartlara göre belki de daha olağan sayabileceğimiz bir şekilde mezar eşyalarıyla gömüyorlardı.
Nevertheless, from this ancestral Aurignacian culture, I have found many of the oldest examples of upper Paleolithic art in stone, ivory and bone. As in this 29,000, Paleolithic stone phallic artifact was found at Hohlenstien-Stadel cave in Germany, is I believe, a ‘Shaman’s Phallus’ and considered to be among the earliest representations of a male’s sex organ to ever be carved in stone ever uncovered (Figure 28). This stone phallic artifact, reassembled from 14 fragments lays claim to the oldest dildo ever found and bears scars of having been used to knap flint (Payton, 2015). Based on my theory of an ancient ancestral, shamanic fertility rite that was at long last communicated through chiseled and engraved stone at Gobekli Tepe; I firmly reject this dildo hypothesis. Instead, I suggest this artifact as one of the first ‘Shaman Phalluses’ ever made in stone and was used for flint knapping to imbue magical properties into the arrows or spears.
Bununla birlikte, bu atasal Aurignacian kültüründen, taş, fildişi ve kemikten yapılmış en eski üst Paleolitik sanat örneklerinin çoğunu buldum. Almanya’daki Hohlenstien-Stadel mağarasında bulunan bu 29.000 yıllık Paleolitik taş fallik eserin bir ‘Şaman Fallusu’ olduğuna inanıyorum ve şimdiye kadar ortaya çıkarılan taşa oyulmuş en eski erkek cinsel organı temsillerinden biri olduğu düşünülmektedir (Şekil 28). Bu taş fallik eser, 14 parçadan yeniden bir araya getirilerek şimdiye kadar bulunan en eski yapay penis olma iddiasını taşımaktadır ve çakmaktaşı yontmak için kullanıldığına dair izler taşımaktadır (Payton, 2015). Göbekli Tepe’de yontulmuş ve oyulmuş taşlar aracılığıyla en sonunda iletilen eski bir atasal, şamanik doğurganlık ayini teorime dayanarak; bu yapay penis hipotezini kesinlikle reddediyorum. Bunun yerine, bu eserin taştan yapılmış ilk ‘Şaman Falluslarından’ biri olduğunu ve oklara veya mızraklara büyülü özellikler aşılamak için çakmaktaşı yontmada kullanıldığını öne sürüyorum.

Figure 29 Lion Man or Löwenmensch, Aurignacian culture.
Şekil 29 Aslan Adam ya da Löwenmensch, Aurignacian kültürü.
My theory of an ancient shamanic fertility rite within the Aurignacian culture is further reinforced by the fact this stone phallus was also found in an area with strong shamanic activity. As is recognized in this Aurignacian 40,000-year-old hybrid creature, sculpted out of mammoth ivory, called the Lion Man or Löwenmensch, which means "lion-human” (Figure 29). A sculpture that clearly represents a shaman who has shape shifted into their power animal, with human ‘Birthing Arms’ to its side, and phallic and vulva overtones, as with the Monoliths at Gobekli Tepe (Figure 30).
Aurignacian kültüründe eski bir şamanik doğurganlık ayini olduğuna dair teorim, bu taş fallusun da güçlü şamanik faaliyetlerin olduğu bir bölgede bulunmuş olmasıyla daha da güçlenmektedir. Mamut fildişinden yontulmuş, Aslan Adam ya da Löwenmensch olarak adlandırılan ve “aslan-insan” anlamına gelen 40.000 yıllık bu Aurignacian melez yaratığında da görüldüğü gibi (Şekil 29). Bu heykel, Göbekli Tepe’deki Monolitlerde (Resim 30) olduğu gibi, yanlarında insan ‘Doğurma Kolları’ ve fallik ve vulva imaları ile kendi güç hayvanına dönüşmüş bir şamanı açıkça temsil etmektedir.

Figure 30. Monoliths at Gobekli Tepe

Figure 31. Source: donsmaps.com
Another Aurignacian artifact from this area, that links Shamanic activity with a fertility rite denoted by ‘Birthing Arms’ and accompanying V-motifs, is a 40,000-year-old Mother Goddess object named the Hohles Fels Venus (Figure 31). This Mother Goddess figure, carved from mammoth bone, is considered the oldest, undisputed example of the earliest Upper Paleolithic art and figurative prehistoric art in the world. And like the monoliths at Gobekli Tepe, she has no head with ‘Birthing Arms’ and hands that rest upon her stomach, with the Shamanic V-motifs of the mother goddess etched along her arms and body. Also noticeable on her arms, are the same shamanic slanted marks, which are also represented on the arm of the Lion Man.
Bu bölgede bulunan ve Şamanik aktiviteyi ‘Doğurma Kolları’ ve eşlik eden V motifleriyle ifade edilen bir doğurganlık ayiniyle ilişkilendiren bir diğer Aurignacian eseri, Hohles Fels Venüsü olarak adlandırılan 40.000 yıllık bir Ana Tanrıça objesidir (Şekil 31). Mamut kemiğinden oyulmuş bu Ana Tanrıça figürü, dünyanın en erken Üst Paleolitik sanatının ve figüratif tarih öncesi sanatının tartışmasız en eski örneği olarak kabul edilmektedir. Göbekli Tepe’deki monolitler gibi başı yoktur, ‘Doğuran Kolları’ ve karnına dayanan elleri vardır, kolları ve vücudu boyunca ana tanrıçanın Şamanik V motifleri kazınmıştır. Ayrıca kollarında, Aslan Adam’ın kolunda da görülen aynı şamanik eğimli işaretler dikkat çekmektedir.
(Figure 29). I also speculate as the Mother Goddess motif evolves, this statuette with its exaggerated features is perhaps the archetype and the first representation of the Mother Goddess as the Milky Way; indicated by the red arrows pointing to Deneb, Vega and Altair in Figure 31.
(Şekil 29). Ayrıca Ana Tanrıça motifi evrimleştikçe, abartılı özelliklere sahip bu heykelciğin belki de Ana Tanrıça’nın arketipi ve Samanyolu olarak ilk temsili olduğunu tahmin ediyorum; Şekil 31’de Deneb, Vega ve Altair’i gösteren kırmızı oklarla gösterilmiştir.

Figure 32 Gobekli Tepe
At Gobekli Tepe, we also find the only etching of a Mother Goddess in a sexual position with the same ‘Birthing Arms’ and legs forming the V-motifs of the Mother Goddess (32).
Göbekli Tepe’de ayrıca, Ana Tanrıça’nın V motiflerini oluşturan aynı ‘Doğuran Kollar’ ve bacaklarla cinsel pozisyondaki bir Ana Tanrıça’nın tek gravürünü buluyoruz (32).
These rare 40-to-35,000-year-old shamanic artifacts from the Aurignacian culture suggests early strong shamanic tendencies towards ferocious power animals, tied to a mother goddess fertility cult, which is always symbolized with V-motifs and a ‘Shaman’s Phallus’. We believe these are prototypes for what will later be seen in the Gravettian culture, which existed 28,000 to 22,000 years ago.
Aurignacian kültürüne ait 40 ila 35.000 yıllık bu nadir şamanik eserler, her zaman V motifleri ve bir ‘Şaman Fallusu’ ile sembolize edilen bir ana tanrıça bereket kültüne bağlı, vahşi güç hayvanlarına yönelik erken dönem güçlü şamanik eğilimlere işaret etmektedir. Bunların, daha sonra 28.000 ila 22.000 yıl önce var olan Gravettian kültüründe görülecek olan şeylerin prototipleri olduğuna inanıyoruz.

Figure 33 Mezine culture 20,000 to 15,000 B.C. Photo: Don Hitchcock 2008 Source: Facsimiles in the Vienna Natural History Museum Site: Don’s Maps
Şekil 33 Mezine kültürü M.Ö. 20.000 ila 15.000 Fotoğraf: Don Hitchcock 2008 Kaynak: Viyana Doğa Tarihi Müzesi Sitesindeki tıpkıbasımlar: Don’un Haritaları
My theories further suggest a continuation of these motifs of the Mother Goddess, with her V-Motifs and the ‘Shaman’s Phallus’ through the Epigravavettian period from 21,000 to 10,000 B.C. One of many examples of the ‘Shaman Phallus’ comes from the Mezine Culture at 20,000 to 15,000 B.C., which incorporates the Mother Goddess’s V-motifs (Figure 33). And then into the Mesolithic era, where in 9,590 B.C., the descendants of the Aurignacian culture would finally build Gobekli Tepe’s enclosure D. To commemorate this ancient fertility rite in stone and inscribe upon the ‘Vulture Stone’ their acculturation of more than 25,000 years of shamanic beliefs.
Teorilerim ayrıca, Ana Tanrıça’nın bu motiflerinin, V-Motifleri ve ‘Şaman Fallusu’ ile M.Ö. 21.000 ila 10.000 yılları arasındaki Epigravettian dönem boyunca devam ettiğini göstermektedir. ‘Şaman Fallusu’nun birçok örneğinden biri, Ana Tanrıça’nın V-motiflerini içeren M.Ö. 20.000 ila 15.000 Mezine Kültürü’nden gelmektedir (Şekil 33). Mezolitik döneme gelindiğinde ise, M.Ö. 9.590 yılında Aurignacian kültürünün torunları, bu eski bereket ayinini taşa kazıyarak anmak ve 25.000 yılı aşkın bir süredir devam eden şaman inançlarını ‘Akbaba Taşı’na kazımak için Göbekli Tepe’nin D muhafazasını inşa etmişlerdir.
I believe there are several reasons why the ‘Shaman Phallus’ originated during the Aurignacian period and became widespread over time and distance. During the Aurignacian period, humans went exclusively from ritualistic shamanic cave art; to shamanic portable art. Rendering a once exclusive fertility cave ritual, to a portable ritual for tribes now on the move. A fertility rite based on eons of an ancestral, shamanic connection with the Mother Goddess. That would have been passed down through the ages by shamanic ancestors to the shamanic descendants of Gobekli Tepe. With certain motifs imbedded into this ancient ancestral (Shamanic Squares), fertility rite, such as the ‘Shaman Phallus’ and a Mother Goddess.
‘Şaman Fallusu’nun Aurignacian döneminde ortaya çıkıp zaman ve mesafe içinde yaygınlaşmasının birkaç nedeni olduğuna inanıyorum. Aurignacian döneminde, insanlar yalnızca ritüelistik şamanik mağara sanatından; şamanik taşınabilir sanata geçtiler. Bir zamanların özel bereket mağarası ritüeli, artık hareket halindeki kabileler için taşınabilir bir ritüele dönüştü. Ana Tanrıça ile atalardan kalma, şamanik bir bağa dayanan bir bereket ayini. Bu, çağlar boyunca şamanik atalar tarafından Göbekli Tepe’nin şamanik torunlarına aktarılmış olmalıdır. ‘Şaman Fallusu’ ve Ana Tanrıça gibi bazı motifler bu eski atalara ait (Şamanik Kareler) bereket ayinine yerleştirilmiştir.
I also suggest the ‘Shaman’s Phallus’ was introduced as a medium to allow both male and female shamans to perform this ancestral fertility ritual. As shaman’s lineages and the right to contact the spirit world were typically only passed down within a shaman’s immediate family. Thus, any female born into a shamanic lineage would have equal shamanic rights and abilities as their male shaman counter-parts. With these shamanic ancestral rights in place, a female shaman could easily become male or an animal, or both to fulfill her ancestral duties. Which leads me to deduce, either a male or female shaman could wield a ‘Shaman Phallus’ during this fertility ritual; to excess the Mother Goddess’s vulva and copulate with her in the heavens. (A curious side-note: In the Gnostic’s “The Gospel of Thomas”, Jesus utters a mysterious revelation, “Every woman who makes herself male will enter the Kingdom of Heaven.” Could Jesus or the Gnostic writers have had ancient knowledge to this ritual now lost and convoluted over time?)
Ayrıca ‘Şaman Fallusu’nun hem erkek hem de kadın şamanların bu atalardan kalma bereket ritüelini gerçekleştirebilmeleri için bir araç olarak kullanıldığını öne sürüyorum. Şaman soyları ve ruhlar dünyasıyla temas kurma hakkı tipik olarak yalnızca şamanın yakın ailesinden geçerdi. Dolayısıyla, bir şaman soyunda doğan herhangi bir kadın, erkek şaman meslektaşlarıyla eşit şamanik haklara ve yeteneklere sahip olurdu. Bu şamanik atasal haklar mevcutken, bir kadın şaman atalarının görevlerini yerine getirmek için kolayca erkek veya hayvan ya da her ikisine birden dönüşebilir. Bu da beni, bir erkek ya da kadın şamanın bu bereket ritüeli sırasında bir ‘Şaman Fallusu’ kullanabileceği sonucuna götürüyor; Ana Tanrıça’nın vulvasını aşmak ve göklerde onunla çiftleşmek için. (İlginç bir yan not: Gnostiklerin “Thomas İncili “nde İsa gizemli bir vahiyden söz eder: “Kendini erkek yapan her kadın Cennetin Krallığına girecektir.” İsa ya da Gnostik yazarlar bu ritüel hakkında eski bilgilere sahip olabilirler miydi?)
With my theories and interpretations of the Vulture Stone, I believe it is now possible to understand many obscure rituals, art, mythologies, and mysteries in the Middle East; as well as, the Indus Valley (Yoni and Lingam), and perhaps even in the Americas. However, it must be understood, although I believe the basics for this fertility ritual includes a ‘Shaman’s Phallus’ (Male), a ‘Vulva Stone’ (Female), and a ‘Shamanic Square’ (Ancestor) or its equivalent; I do believe these rituals that were passed down over thousands of years, were not static, but dynamic. As all rituals, myths and art will morph to combine ideas from the past; while excluding other beliefs and motifs to meet tribal beliefs and cultural needs.
Akbaba Taşı ile ilgili teorilerim ve yorumlarım sayesinde, Orta Doğu’nun yanı sıra İndus Vadisi (Yoni ve Lingam) ve hatta belki de Amerika’daki pek çok karanlık ritüeli, sanatı, mitolojiyi ve gizemi anlamanın artık mümkün olduğuna inanıyorum. Bununla birlikte, bu doğurganlık ritüelinin temellerinin bir ‘Şaman Fallusu’ (Erkek), bir ‘Vulva Taşı’ (Kadın) ve bir ‘Şamanik Kare’ (Ata) veya eşdeğerini içerdiğine inanmama rağmen, binlerce yıl boyunca aktarılan bu ritüellerin statik değil, dinamik olduğuna inanıyorum. Tüm ritüeller gibi, mitler ve sanat da geçmişten gelen fikirleri birleştirmek için şekil değiştirecek; kabile inançlarını ve kültürel ihtiyaçları karşılamak için diğer inançları ve motifleri dışlayacaktır.
Besides the masturbation rituals of Egypt already mentioned, and now understood to have originated from these ancient shamanic fertility rituals at Gobekli Tepe, here are a few examples of how my theories can now be applied to the many mysteries that have mystified archeologists over the ages. From the Indus Valley, we have the Yoni and Lingam (Figure 35). A motif that some have unsuccessfully tried to link to a perceived fertility rite at Gobekli Tepe, yet without the ‘Shaman’s Phallus’, these attempts have always had a piece of the puzzle missing and fallen short. Now with the ‘Shaman’s Phallus’ and a ‘Vulva Stone’ in place, we can clearly see the symbolism, and two aspects of the Yoni and Lingam, in remembrance of the fertility ritual performed at Gobekli Tepe.
Mısır’ın daha önce bahsedilen ve şimdi Göbekli Tepe’deki bu eski şamanik doğurganlık ritüellerinden kaynaklandığı anlaşılan mastürbasyon ritüellerinin yanı sıra, teorilerimin çağlar boyunca arkeologları şaşırtan birçok gizeme nasıl uygulanabileceğine dair birkaç örnek aşağıda verilmiştir. İndus Vadisi’nden Yoni ve Lingam’a sahibiz (Şekil 35). Bazılarının başarısızlıkla Göbekli Tepe’deki doğurganlık ayiniyle ilişkilendirmeye çalıştığı bir motif, ancak ‘Şamanın Fallusu’ olmadan bu girişimler her zaman bulmacanın bir parçasını eksik bırakmış ve yetersiz kalmıştır. Şimdi ‘Şaman Fallusu’ ve ‘Vulva Taşı’ yerindeyken, Göbekli Tepe’de gerçekleştirilen doğurganlık ritüelini anımsatan sembolizmi ve Yoni ile Lingam’ın iki yönünü açıkça görebiliyoruz.
Yoni and Lingam

Figure 34 Enclosure at Gobekli Tepe, 11,500 years-old
My theory perceives the original enclosures at Gobekli Tepe as shaped like a vulva, as is the yoni in Figure 35. The Lingam is represented by the black phallic motif placed at the center of Enclosure D in figure 34. This black phallic motif represents where a shaman would stand with the ‘Shaman’s Phallus’, before being granted access to the ‘Vulva Stone’ by the two, twin monolith ancestors; that demonstrates a ritualistic scenario that reveals the Yoni and Lingam in its entirety.
Benim teorime göre Göbekli Tepe’deki orijinal muhafazalar, Şekil 35’teki yoni gibi vulva şeklindedir. Lingam, Şekil 34’teki D muhafazasının ortasına yerleştirilmiş siyah fallik motifle temsil edilmektedir. Bu siyah fallik motif, bir şamanın ikiz monolit ataları tarafından ‘Vulva Taşı’na erişim izni verilmeden önce ‘Şaman Fallusu’ ile duracağı yeri temsil etmektedir; bu da Yoni ve Lingam’ı bütünüyle ortaya çıkaran ritüelistik bir senaryoyu göstermektedir.

Figure 35
Another aspect of the Yoni and Lingam within Gobekli Tepe’s enclosures D, is once the ‘Shaman’s Phallus’ is inserted into the ‘Vulva Stone’ (indicated by the blue circle in Figure 34); it will create the imagery of a phallus that has penetrated the vulva and is inside the Mother Goddess’s womb. This, again, reveals the Yoni and Lingam in its entirety (Figure 35). In Indian culture, the Lingam is often represented as a symbol of the energy and potential of Shiva himself alongside the Yoni. And the Sanskrit word for Yoni, literally means "origin" or "source" or "womb", a symbol of the goddess or of her Shakti, the female creative energy. These interpretations coincide with my theories of a fertility rituals performed at Gobekli Tepe’s enclosures. That revolves around the potential of the Shamanic Phallus to impregnate the womb of an ancestral Mother Goddess. By which a shaman will ritualistically insert the ‘Shaman’s Phallus’ into the ‘Vulva Stone’ that is astronomically aligned with Deneb, which is the “origin” or “source” of the Mother Goddess’s womb in the Milky Way. Making Shiva’s mythos of the Mother Goddess, a shadow of a ritual performed by a shaman, who yielded “the potential” of the ‘Shaman’s Phallus’ at Gobekli Tepe to impregnate the Sky Goddess and release her “female creative energy” for their tribes.
Göbekli Tepe’nin D mahfazalarındaki Yoni ve Lingam’ın bir başka yönü de, ‘Şamanın Fallusu’ ‘Vulva Taşı’na yerleştirildiğinde (Şekil 34’te mavi daire ile gösterilmiştir); vulvaya girmiş ve Ana Tanrıça’nın rahminin içinde olan bir fallus imgesi yaratacaktır. Bu da yine Yoni ve Lingam’ı bütünüyle ortaya çıkarır (Şekil 35). Hint kültüründe Lingam genellikle Yoni’nin yanı sıra Şiva’nın enerji ve potansiyelinin bir sembolü olarak temsil edilir. Sanskritçe’de Yoni kelimesi “köken”, “kaynak” ya da “rahim” anlamına gelir ve tanrıçanın ya da onun dişi yaratıcı enerjisi olan Shakti’nin sembolüdür. Bu yorumlar, Göbekli Tepe’nin çitlerinde gerçekleştirilen doğurganlık ritüellerine dair teorilerimle örtüşüyor. Bu, Şamanik Fallus’un atalara ait bir Ana Tanrıça’nın rahmini dölleme potansiyeli etrafında dönmektedir. Bir şaman ritüel olarak ‘Şaman Fallusu’nu astronomik olarak Samanyolu’ndaki Ana Tanrıça’nın rahminin “kökeni” veya “kaynağı” olan Deneb ile aynı hizada bulunan ‘Vulva Taşı’na yerleştirecektir. Shiva’nın Ana Tanrıça mitosunu, Göbekli Tepe’deki ‘Şaman Fallusu’nun “potansiyelini” Gök Tanrıça’yı hamile bırakmak ve kabileleri için “dişi yaratıcı enerjisini” serbest bırakmak için veren bir şaman tarafından gerçekleştirilen bir ritüelin gölgesi haline getirmek.
Apkallus & Oannes
Apkallular ve Oannes, Mezopotamya mitolojisinde önemli figürlerdir. Apkallular, Sümer ve Akad dönemlerindeki mitolojik varlıklardır. “Apkallu” kelimesi, “su eğitmeni” veya “su efendisi” anlamına gelir. Apkallular, insanları eğitmek ve bilgelik aktarmakla görevli olduklarına inanılan yarı-tanrı veya yarı-insan varlıklardır. Genellikle balık kuyruklarıyla betimlenirler ve insanları suyun kutsal bilgisine eriştirmek için suyun altında yaşadıklarına inanılır.
Oannes ise Babil mitolojisinde önemli bir figürdür. Oannes, Babillilerin tanrılarından biri olarak kabul edilir ve genellikle bir adamın bedeniyle balık kuyruğu olan bir varlık olarak tasvir edilir. Oannes’in, insanlara medeniyet, tarım, sanat ve bilgelik gibi şeyleri öğretmek için suyun derinliklerinden yükseldiğine inanılır.
Her iki figür de Mezopotamya’daki erken uygarlıkların mitolojisinde önemli roller oynamıştır ve suyun derinliklerindeki bilgelik ve bilgiye erişimle ilişkilendirilirler.

Figure 36
Another enigma to archaeologists, are the meanings of the recurring motifs of the mysterious Geniis that appears in ancient Assyrian Art. All these motifs have all been interpreted as antediluvian sages or apkallus in Akkadian, which existed during a godlike generation of humanity. (Figure 36) An interesting note is, all these images in Figure 36 would not have been for the commoners to see and would have been only seen in the palace area and the ritual chambers of the Assyrian Priest/King; and by the elites and only those involved in the King’s ritualistic, sacred duties.
Arkeologlar için bir başka muamma da, eski Asur sanatında görülen gizemli Geniis’in yinelenen motiflerinin anlamlarıdır. Tüm bu motifler, insanlığın tanrısal bir kuşağı sırasında var olan, Akad dilinde antediluvian bilgeler ya da apkalluslar olarak yorumlanmıştır. (Resim 36) İlginç bir not, Resim 36’daki tüm bu imgelerin halk tarafından görülemeyeceği ve sadece saray alanında ve Asur Rahip/Kralının ritüel odalarında görülebileceği; ve sadece seçkinler ve Kralın ritüelistik, kutsal görevleriyle ilgilenenler tarafından görülebileceğidir.
“Mysterious Geniis” ifadesi muhtemelen “gizemli cinler” olarak çevrilebilir. Bu terim genellikle mitolojik veya fantastik hikayelerde geçer. “Cin” terimi, çeşitli kültürlerde farklı şekillerde tasvir edilen doğaüstü varlıkları ifade eder. Genellikle insanlara yardım eden veya zarar veren güçlü varlıklar olarak tasvir edilirler.
Antediluvian sages, Büyük Tufan öncesi efsanevi bilgeler veya bilge kişileri ifade eder. “Antediluvian” terimi, “Tufan öncesi” anlamına gelir. Bu terim, genellikle eskilere ait mitolojik veya tarihsel metinlerde geçer. Antik çağlarda, insanlar bazen geçmişte yaşamış olan veya var olduğuna inanılan bilgeleri, öğretmenleri veya liderleri antediluvian sages olarak tanımlamışlardır. Bunlar genellikle medeniyetin gelişimi, bilgi ve hikmetin kaynağı olarak görülürler.
Apkallu teriminin birden fazla kullanımı vardır, ancak genellikle bir tür bilgeliği ifade eder; terimin çevirileri genellikle “bilge”, “bilge” veya “uzman” terimlerinin İngilizce kullanımlarına eşittir.
Bir sıfat, ön ek veya sıfat olarak “bilge” anlamına gelebilir; tanrılar Ea ve Marduk için bir sıfat olarak kullanılmış, basitçe “tanrılar arasında bilge olan” veya benzer şekillerde yorumlanmıştır. Ayrıca Enlil, Ninurta ve Adad’a da uygulanmıştır.
“Wise” kelimesi genellikle derin anlayışa, zeka ve bilgelik seviyesine atıfta bulunur. Bir kişi “wise” olarak nitelendirildiğinde, genellikle hayat tecrübesine dayalı olarak doğru kararlar alabilen, sağduyulu ve bilgili biri olduğu ima edilir.
“Sage” ise daha özel bir kullanıma sahiptir. “Sage”, genellikle yaşlılık ve deneyimle bağlantılı olarak kullanılan, derin bilgelik ve anlayışa sahip olan kişileri ifade eder. “Sage” aynı zamanda toplumda saygı gören ve öğüt veren bir figürü de tanımlayabilir.
Bu nedenle, “wise” genellikle genel bir bilgelik ve zeka seviyesini ifade ederken, “sage” daha derin ve toplumsal bir bilgelik ile ilişkilendirilir.
While some of these figures wear horns symbolizing divinity, others are animal/human hybrids, and are only known for their attributes of protection, prosperity and fertility. With most motifs revolving around a sacred stylized tree (circled in blue, Figure 36), with many bearing a V-motif of the Mother Goddess. These winged beings are always male, reflecting a patriarchal society of the Assyrian culture, and usually hold in one hand an acorn or pine cone shaped object. That resembles the Mezin’s cultures acorn shaped ‘Shaman Phallus’ found in figure 33, or a wand that is circled in red (Figure 36). The apkallus’s arm is shaped into the V-Motif of the Mother Goddess; with its opposing hand usually holding a bag or pail, that is circled in red (Figure 36).
Bu figürlerden bazıları tanrısallığı simgeleyen boynuzlar takarken, diğerleri hayvan/insan melezidir ve sadece koruma, refah ve bereket özellikleriyle bilinirler. Çoğu motif kutsal stilize bir ağacın (mavi daire içine alınmış, Şekil 36) etrafında dönerken, birçoğu da Ana Tanrıça’nın V motifini taşır. Asur kültürünün ataerkil toplumunu yansıtan bu kanatlı varlıklar daima erkektir ve genellikle bir ellerinde meşe palamudu ya da çam kozalağı şeklinde bir nesne tutarlar. Bu, şekil 36’te görülen Mezin kültüründeki meşe palamudu şeklindeki ‘Şaman Fallusu’na ya da kırmızı daire içine alınmış bir asaya benzemektedir (Şekil 36). Apkallus’un kolu Ana Tanrıça’nın V-Motifi şeklindedir; diğer eli ise genellikle kırmızı daire içine alınmış bir torba ya da kova tutar (Resim 36).
These exact same handbag motifs are depicted on top of the Vulture Stone at Gobekli Tepe (Figure 18) and are all representations of the ‘Shamanic Square’; which denotes a shamanic ancestor as described in my theories. As with the Egyptians, these Assyrian images and myths are a lost remembrance of the shaman’s ritual at Gobekli Tepe. Where the winged shamans, with the ancestral permission denoted by the Square bag and square heads from the ancestral, T-shaped monoliths found at Gobekli Tepe; would point and then insert the ‘Shaman Phallus’ into the ‘Vulva Stone’ to procreate with the Mother Goddess, symbolized in Assyrian art as the Tree of Life.
Bu el çantası motiflerinin aynısı Göbekli Tepe’deki Akbaba Taşı’nın (Resim 18) üzerinde de tasvir edilmiştir ve hepsi de teorilerimde açıkladığım gibi şamanik bir atayı ifade eden ‘Şamanik Kare’nin temsilleridir. Mısırlılarda olduğu gibi, bu Asur imgeleri ve mitleri de Göbekli Tepe’deki şaman ritüelinin kayıp bir hatırasıdır. Kanatlı şamanlar, Göbekli Tepe’de bulunan atalara ait, T şeklindeki monolitlerden Kare çanta ve kare başlarla gösterilen ata izniyle; Asur sanatında Hayat Ağacı olarak sembolize edilen Ana Tanrıça ile üremek için ‘Şaman Fallusunu’ işaret eder ve ardından ‘Vulva Taşına’ yerleştirirdi.
With the archeology evidence, and my theories, we can now see how this ancient fertility rite and its paraphernalia has changed and morphed over the millennium. As we see in Figure 36, a fish apkallus holds a wand, that I believe represents the ‘Shaman Phallus’. These early Mesopotamian hybrid fish/men are called Oannes and described by the Babylonian priest Berosus, as those who taught mankind wisdom and rituals. My theories suggest this wand held by the fish apkallus would be a transition from the ‘Shaman Phallus’ coming out of Neolithic Anatolia into the earliest myths and tribes of Mesopotamia’s late Neolithic past at 4,500 B.C.
Arkeolojik kanıtlar ve benim teorilerim sayesinde, bu eski bereket ayininin ve gereçlerinin bin yıl boyunca nasıl değiştiğini ve dönüştüğünü artık görebiliyoruz. Şekil 36’da gördüğümüz gibi, bir balık apkallus, ‘Şaman Fallusu’nu temsil ettiğine inandığım bir asa tutmaktadır. Bu erken Mezopotamya melez balık/adamlarına Oannes adı verilir ve Babilli rahip Berosus tarafından insanlığa bilgelik ve ritüelleri öğretenler olarak tanımlanır. Benim teorilerime göre balık apkallus tarafından tutulan bu asa, Neolitik Anadolu’dan çıkıp Mezopotamya’nın M.Ö. 4.500 yıllarındaki geç Neolitik geçmişinin en erken mitlerine ve kabilelerine giren ‘Şaman Fallusu’ndan bir geçiş olabilir.

Figure 37 The “wand” is believed to be the oldest lead object found in the eastern Mediterranean region. (Photo: Yahalom-Mack et a)
Şekil 37 “Asa “nın Doğu Akdeniz bölgesinde bulunan en eski kurşun obje olduğuna inanılmaktadır. (Fotoğraf: Yahalom-Mack et a)
Surprisingly, while writing this paper, a first of its kind 6,000-year-old lead and wood wand was indeed found in the Eastern Mediterranean region and in Mesopotamia’s earliest infancy of civilization. An artifact believed to be the earliest example of smelted lead in the Eastern Mediterranean or in the world, the wand was found during a field survey at Ashalim Cave led by Naama Yahalom-Mack, a postdoctoral student from The Hebrew University of Jerusalem. He immediately realized that lead doesn't tend to occur naturally in the area in which the wand was found, so after discovering the artifact, the researchers studied its isotopes (variations on an element) to determine its origin. An analysis showed that the artifact "was likely smelted from lead ores originating" in Anatolia, Turkey” (Pontz, 2015). We do know the first lead ever smelted was at Catal Houyuk in Anatolia at 6,500 B.C., which has been linked to Gobekli Tepe. Linking I believe, the owner of the wand to one of these mythical Apkallus/Oannes, who would then have conveyed to the tribes of the early Mesopotamians, their myths and rituals from the Gobekli Tepe regions.
Şaşırtıcı bir şekilde, bu makalenin yazıldığı sırada, Doğu Akdeniz bölgesinde ve Mezopotamya’nın medeniyetin ilk dönemlerinde türünün ilk örneği olan 6.000 yıllık kurşun ve ahşap bir asa bulundu. Doğu Akdeniz’de ya da dünyada eritilmiş kurşunun en eski örneği olduğuna inanılan asa, Kudüs İbrani Üniversitesi’nden doktora sonrası öğrencisi Naama Yahalom-Mack tarafından Ashalim Mağarası’nda yürütülen bir saha araştırması sırasında bulundu. Asanın bulunduğu bölgede kurşunun doğal olarak oluşma eğiliminde olmadığını hemen fark eden araştırmacılar, eseri keşfettikten sonra kökenini belirlemek için izotoplarını (bir elementin varyasyonları) inceledi. Yapılan analizler, eserin “büyük olasılıkla Anadolu, Türkiye kökenli kurşun cevherlerinden eritildiğini” göstermiştir (Pontz, 2015). İlk kurşunun M.Ö. 6.500’de Anadolu’da Çatalhöyük’te eritildiğini biliyoruz ki bu da Göbekli Tepe ile ilişkilendirilmektedir. Asanın sahibini bu efsanevi Apkallus/Oannes’lerden biriyle ilişkilendirerek, asanın erken Mezopotamyalı kabilelere Göbekli Tepe bölgelerindeki mitlerini ve ritüellerini aktarmış olabileceğine inanıyorum.
To further strengthen this theory my research has led me to Fistikli Höyük, an early Halaf settlement situated on the left bank of the Euphrates and dated from 6100 B.C. to 5100 B.C.; and within the exact dates for the manufacturing of the lead wand found in Figure 37. At Fistikli Hoyiik, artifacts and assemblages of sherds, lithics and other items were found in high density. Among the sherds from unit K is a piece that contains the representation of a bird and human being with arms raised into the V-Motif of the Mother Goddess (Figure 38) (Pollock, 2000). In his right hand, he holds a wand as with the antediluvian fish-apkallus in Akkadian (Figure 36). Which I believe illustrates the evolution of the ‘Shaman’s Phallus’ into a wand; and is undoubtedly a prototype for the lead and wooded wand found in the Eastern Mediterranean; which was made in the Anatolian region 1,100 years later.
Bu teoriyi daha da güçlendirmek için araştırmalarım beni Fırat’ın sol kıyısında yer alan ve M.Ö. 6100 ila M.Ö. 5100 yılları arasına tarihlenen erken bir Halaf yerleşimi olan Fistikli Höyük’e götürdü; ve Şekil 37’de bulunan kurşun değneğin üretimi için kesin tarihler içinde, Fistikli Höyük’te çanak çömlek parçaları, lityitler ve diğer öğelerden oluşan eserler ve topluluklar yüksek yoğunlukta bulunmuştur. K biriminden gelen çanak çömlek parçaları arasında, kollarını Ana Tanrıça’nın V-Motifine doğru kaldırmış bir kuş ve insan tasviri içeren bir parça bulunmaktadır (Resim 38) (Pollock, 2000). Sağ elinde, Akadca’daki antediluvian balık-apkallus’ta olduğu gibi bir asa tutmaktadır (Resim 36). ‘Şaman Fallusu’nun bir asaya evrimini gösterdiğine inandığım bu asa, şüphesiz Doğu Akdeniz’de bulunan ve 1100 yıl sonra Anadolu’da yapılan kurşun ve ağaç asanın prototipidir.

Figure 38
Lityit, yani taşçılık veya taş alet yapımı, arkeolojide önemli bir konudur. Bu, insanların tarih öncesi dönemlerde nasıl yaşadığını anlamak için kullanılan bir araştırma alanıdır. Lityitler, taş aletlerin yapımı ve kullanımıyla ilgili olan çeşitli taş malzemeleri ve tekniklerini kapsar. Arkeologlar, bu taş aletlerin bulunduğu yerlerden çıkararak geçmiş insan kültürlerinin yaşam tarzları, teknolojileri ve sosyal yapıları hakkında önemli bilgiler elde edebilirler. Lityitlerin incelenmesi, antropoloji, paleontoloji ve coğrafya gibi disiplinlerle de ilişkilidir.
Statues found in the Gobekli Tepe Area
After Gobekli Tepe’s original Shamanic 10th era (Layer III PPNA) temples are built, and then these enclosures are carefully covered-up. And upon that mound in the 8th millennium B.C. (Layer II PPNB), another set of enclosures were built Yet, these new enclosures were no longer a vulva shape, but squared, convoluted, smaller and a shadow of their original design and glory. And it’s during the Layer II PPNB era that I believe we begin to see how the ‘Shaman Phallus’, the ‘Vulva Stone’ and the ‘Shamanic Square’ evolves into a hybrid artifact. As I believe an elite shamanic, patriarchal priestly class of males begin to overtake a once inclusive matriarchal society in the PPNB period with their square cult buildings no longer facing Deneb. Here are a few examples of these hybrids statues found in the area that have been connected to Gobekli Tepe.
Göbekli Tepe Bölgesi’nde bulunan heykeller
Göbekli Tepe’nin orijinal Şamanik 10. döneminden sonra (Katman III PPNA) tapınaklar inşa edilir ve ardından bu çitler dikkatlice örtülür. Ve M.Ö. 8. binyılda (Katman II PPNB) bu höyüğün üzerine başka bir dizi mahafaza inşa edilmiştir. Ancak bu yeni mahafazalar artık vulva şeklinde değil, kare şeklinde, kıvrımlı, daha küçük ve orijinal tasarımlarının ve ihtişamlarının bir gölgesidir. İşte Katman II PPNB döneminde ‘Şaman Fallusu’, ‘Vulva Taşı’ ve ‘Şaman Meydanı’nın nasıl melez bir esere dönüştüğünü görmeye başladığımıza inanıyorum. PPNB döneminde erkeklerden oluşan seçkin bir şamanik, ataerkil rahip sınıfının bir zamanlar kapsayıcı olan anaerkil toplumu ele geçirmeye başladığına ve meydan kült binalarının artık Deneb’e bakmadığına inanıyorum. İşte bölgede bulunan ve Göbekli Tepe ile ilişkilendirilen bu melez heykellerden birkaç örnek.
The first is a PPNB anthropomorphic statue, found near the village of Kilisik in the Taurus foothills, ca. 85 km north of Nevali Cori (Hauptmann 2000) and known as the ‘Kilisik Statue’ (Figure 39). The statue is well defined, with arms bent into the ‘Birthing Arm’ position and are like the large T-shaped anthropomorphic pillars from the cult buildings at Nevali Cori. These cult buildings have the same smaller T-shaped pillars found at Gobekli Tepe’s Level II, leaving almost no doubts that it is a PPNB feature (e.g. Hauptmann 1999).

Figure 39 Source: Hauptman
Bunlardan ilki, Nevali Çori’nin yaklaşık 85 km kuzeyinde, Toros eteklerindeki Kilisik köyü yakınlarında bulunan (Hauptmann 2000) ve ‘Kilisik Heykeli’ olarak bilinen bir PPNB antropomorfik heykelidir (Resim 39). Heykel iyi tanımlanmıştır, kolları ‘Doğurma Kolu’ pozisyonunda bükülmüştür ve Nevali Çori’deki kült yapılarındaki büyük T biçimli antropomorfik sütunlara benzemektedir. Bu kült yapıları, Göbekli Tepe’nin II. tabakasında bulunan daha küçük T biçimli sütunların aynısına sahiptir ve bunun bir PPNB özelliği olduğuna dair neredeyse hiçbir şüphe bırakmamaktadır (örn. Hauptmann 1999).
The statue is 80 cm high and made of gray limestone. Like the large pillars from Nevali Cori and Gobekli Tepe, the sculpture is T-shaped, with the head measures 29 x 9.5cm, and only a long- nose for facial features. Directly beneath the head are bent ‘Birthing Arms’ in relief. And here we see the ‘Shaman Phallus’ and the ‘Vulva Stone’ evolve into a hybrid hermaphrodite, indicated in red in Figure 39.
Heykel 80 cm yüksekliğindedir ve gri kireçtaşından yapılmıştır. Nevali Çori ve Göbekli Tepe’deki büyük sütunlar gibi T şeklinde olan heykelin başı 29 x 9,5 cm boyutlarındadır ve yüz hatları için sadece uzun bir burun kullanılmıştır. Başın hemen altında kabartma olarak bükülmüş ‘Doğurma Kolları’ yer almaktadır. Ve burada ‘Şaman Fallusu’ ile ‘Vulva Taşı’nın Şekil 39’da kırmızı ile gösterilen melez bir hermafrodite dönüştüğünü görüyoruz.
Hermofroditizm, aynı organizmada hem erkek hem de dişi üreme organlarının bulunması durumunu tanımlar. Bu durum bazı bitkilerde ve hayvanlarda görülebilir. Hermofrodit organizmalar, kendi kendine döllenme yapabilirler veya başka bir hermofrodit bireyle döllenme gerçekleştirebilirler. Hermofroditizm, evrimsel açıdan çeşitli avantajlar sağlayabilir, özellikle üreme için uygun partner bulma konusunda sorunlar yaşayan organizmalar için. Bununla birlikte, hermofroditizm birçok farklı biyolojik mekanizma ve organizmanın yaşadığı çevresel koşullara bağlı olarak farklılık gösterebilir.
Mr. Hauptmann sees a large phallus and two thin legs (Verhoeven, 2000), while I see an exact image of the ‘Shaman Phallus’ (Figure 40), with another set of arms and hands that may indicate either a masturbation ritual as with the Urfa Man (Figure 42). Or, perhaps, they are arms receiving a child from the womb, as in a totem statue found at Gobekli Tepe in Layer II (Figure 41); which Klaus Schmidt links to the Aurignacian, Lion Man or Löwenmensch, (Schmidt, 2012, p. 253) (Figure 29). I also believe the hole below the image of the ‘Shaman Phallus’ on the ‘Kilisik Statue’, is undoubtedly a shadow of the ‘Vulva Stone’.

Figure 40
Bay Hauptmann büyük bir fallus ve iki ince bacak görürken (Verhoeven, 2000), ben ‘Şaman Fallusu’nun tam bir görüntüsünü (Resim 40), Urfa Adamı’nda (Resim 42) olduğu gibi bir mastürbasyon ritüeline işaret edebilecek başka bir dizi kol ve el ile birlikte görüyorum. Ya da, belki de, Göbekli Tepe’de Katman II’de bulunan bir totem heykelinde olduğu gibi (Resim 41); Klaus Schmidt’in Aurignacian, Aslan Adam veya Löwenmensch ile ilişkilendirdiği (Schmidt, 2012, s. 253) gibi, rahimden bir çocuğu alan kollardır (Resim 29). Ayrıca ‘Kilisik Heykeli’ üzerindeki ‘Şaman Fallusu’ resminin altındaki deliğin de şüphesiz ‘Vulva Taşı’nın bir gölgesi olduğuna inanıyorum.

Figure 41
Another statue in the PPNB date, that combines the ‘Shaman Phallus’ and the ‘Vulva Stone’, is the Urfa Man (Figure 42). “Found during construction work in the area of the Neolithic site at Urfa-Yeni Mahalle / Yeni Yol and broken in four nearly equal pieces” (Schmidt, Çelik, Hauptmann, & Schmidt, 2003,2011, 2003, 2007). The settlement was largely destroyed, but photos showing the construction work seem to reveal an interesting detail about the site: it featured a small T-shaped pillar (Çelik 2011, p. 142), similar to those from Göbekli Tepe’s Layer II. This speaks for a PPNB date, as does the archaeological material recovered (Çelik 2011). (OLIVER, The ‘Urfa Man’ , 2016 )”
PPNB tarihinde “Şaman Fallusu” ve “Vulva Taşı “nı birleştiren bir diğer heykel Urfa Adamı’dır (Resim 42). “Urfa-Yeni Mahalle / Yeni Yol’daki Neolitik sit alanında inşaat çalışmaları sırasında bulunmuş ve neredeyse eşit dört parçaya ayrılmıştır” (Schmidt, Çelik, Hauptmann ve Schmidt, 2003,2011, 2003, 2007). Yerleşim büyük ölçüde tahrip olmuştur, ancak inşaat çalışmalarını gösteren fotoğraflar yerleşimle ilgili ilginç bir ayrıntıyı ortaya koymaktadır: Göbekli Tepe’nin II. tabakasındakilere benzer, T şeklinde küçük bir sütun (Çelik 2011, s. 142). Bu durum, ele geçen arkeolojik malzeme gibi PPNB tarihine işaret etmektedir (Çelik 2011). (OLIVER, The ‘Urfa Man’ , 2016 )”

Figure 42
Which I again, perceive as a shadow of the fertility ritual performed at Gobekli Tepe, with a smaller ‘Shaman Phallus’ (Figure 43) and the ‘Vulva Stone’ again evolved into a hybrid, with perhaps another masturbation ritual indicated.
Academic papers coming out of Gobekli Tepe, called the Tepe Telegrams, continues with these poignant observations: “The ‘Urfa man’ himself gives witness to the ability of early Neolithic people to sculpt the human body naturalistically. It is the oldest known statue of a man, slightly larger than life-size. In contrast to the cubic and faceless T-shaped pillars, the ‘Urfa man’ has a face, eyes originally emphasized by segments of black obsidian sunk into deep holes, and ears; a mouth, however, is not depicted. The statue seems to be naked with the exception of a V-shaped necklace. Legs are not depicted; below the body there is only a conical plug, which allows the statue to be set into the ground. Both hands seem to grab his penis.”

Figure 43
Yine Göbekli Tepe’de gerçekleştirilen doğurganlık ritüelinin bir gölgesi olarak algıladığım, daha küçük bir ‘Şaman Fallusu’ (Resim 43) ve ‘Vulva Taşı’ yine bir meleze dönüşmüş, belki de başka bir mastürbasyon ritüeline işaret etmektedir.
Göbekli Tepe’den çıkan ve Tepe Telgrafları olarak adlandırılan akademik makaleler şu dokunaklı gözlemlerle devam etmektedir: “‘Urfalı adam’ın kendisi, erken Neolitik insanların insan vücudunu doğal bir şekilde yontma becerisine tanıklık etmektedir. Bilinen en eski insan heykelidir ve gerçek boyutundan biraz daha büyüktür. Kübik ve yüzü olmayan T biçimli sütunların aksine, ‘Urfa Adamı’nın bir yüzü, derin deliklere gömülmüş siyah obsidyen parçalarıyla vurgulanmış gözleri ve kulakları vardır; ancak bir ağız tasvir edilmemiştir. Heykel, V şeklindeki bir kolye dışında çıplak görünmektedir. Bacaklar tasvir edilmemiştir; gövdenin altında sadece heykelin toprağa gömülmesini sağlayan konik bir tapa vardır. Her iki eli de penisini tutuyor gibi görünmektedir.”
Here I have observed the Urfa Man through my theory, in the fact that even though these tribes have the ability to articulate a ‘Shamanic Square’; as with the T-shaped monoliths at Gobekli Tepe, indicating both male and female shamans - this is not depicted. Instead, for the first time, only a male is depicted instead of the ‘Shamanic Squares’. Reinforcing my theories, a patriarchal society has commandeered the rituals at Gobekli Tepe, which could indicate this take-over as a possible reason that Layer III is purposely backfilled. The Urfa Man also has a double V-collar, indicating a Mother Goddess’s priest and possible a ‘Shamanic Square’ indicated in Figure 18. This V-collar is also found on the ‘Big Bird’ etched on the Vulture Stone at Gobekli Tepe, and indicated in red on Figure 44.
Burada Urfa Erkeği’ni kendi teorim üzerinden gözlemledim; Göbekli Tepe’deki T biçimli monolitlerde olduğu gibi, bu kabileler hem erkek hem de kadın şamanlara işaret eden bir ‘Şamanik Kare’yi ifade etme yeteneğine sahip olsalar da, bu tasvir edilmemiştir. Bunun yerine, ilk kez ‘Şamanik Kareler’ yerine sadece bir erkek tasvir edilmiştir. Teorilerimi destekleyecek şekilde, ataerkil bir toplum Göbekli Tepe’deki ritüelleri ele geçirmiştir ve bu da Katman III’ün kasıtlı olarak geri doldurulmasının olası bir nedeni olarak bu ele geçirmeyi gösterebilir. Urfa Adamı’nda ayrıca bir Ana Tanrıça rahibine ve Şekil 18’de gösterilen olası bir ‘Şamanik Kare’ye işaret eden çift V yaka bulunmaktadır. Bu V yaka aynı zamanda Göbekli Tepe’deki Akbaba Taşı üzerine kazınmış olan ve Şekil 44’te kırmızı renkle gösterilen ‘Büyük Kuş’ta da bulunmaktadır.

Figure 44
"As Above so Below" Hermes Trismegistus
This brings us back to the headless, ithyphallic shaman with a very (round) erect penis on the bottom of the Vulture Stone; whose myth is the origin for all ithyphallic motifs (Figure 5). And tells the beginnings of a ritual for a shamanic flight to impregnate the Mother Goddess with the ‘Shaman’s Phallus’. A ritual and myth drawn in Neolithic Art (Overlapping and Symbolic) to depict a star map ‘Above’; to be performed by Shamans using sympathetic magic ‘Below’.
First, it must be said, the headless man is indicative of cultures at this time, which would remove the skulls from their ancestor’s body after decomposition. And, in many cases, sculpt clay over the skulls, placing sea shells in the eye sockets to make the skull more lifelike as with the Urfa Man; whose eyes are made of obsidian. They would then intern their ancestors’ skull in a special place within the home to interact with as a form of ancestor worship.
“Yukarıda olduğu gibi aşağıda da” Hermes Trismegistus (aşağıdaki yukarıdakine, yukarıdaki aşağıdakine benzer)
Bu da bizi Akbaba Taşı’nın altındaki başsız, (yuvarlak) ereksiyon halindeki penisiyle ithifalik şamana geri götürür; bu mit tüm ithifalik motiflerin kökenidir (Şekil 5). Ve Ana Tanrıça’yı ‘Şamanın Fallusu’ ile hamile bırakmak için yapılan şamanik bir uçuş ritüelinin başlangıcını anlatır. Neolitik Sanatta çizilen bir ritüel ve mit (Örtüşen ve Sembolik) ‘Yukarıda’ bir yıldız haritasını tasvir eder; Şamanlar tarafından ‘Aşağıda’ sempatik büyü kullanılarak gerçekleştirilir.
Öncelikle, başsız adamın o dönemde atalarının cesetleri çürüdükten sonra kafataslarını çıkaran kültürlerin bir göstergesi olduğunu söylemek gerekir. Ve çoğu durumda kafataslarının üzerine kil yontarak, gözleri obsidyenden yapılmış Urfa Adamı’nda olduğu gibi kafatasını daha gerçekçi hale getirmek için göz çukurlarına deniz kabukları yerleştirirlerdi. Daha sonra atalarının kafatasını, atalarına tapınmanın bir biçimi olarak etkileşimde bulunmak üzere evlerinin içinde özel bir yere yerleştirirlerdi.
“As Above, So Below” İngilizce bir deyiştir ve genellikle alçaktakine benzer şekilde yukarıdakine de uygulanan bir prensibi ifade eder. Bu deyiş, geleneksel olarak herhangi bir durumun ya da olayın, gökyüzündeki yıldız hareketleri, gezegenlerin konumu ya da metafiziksel güçler gibi yukarıda olan şeylerle bağlantılı olduğunu ifade etmek için kullanılır.
Ayrıca “As Above, So Below”, eski mistik inanç sistemlerinden, özellikle de Hermetizm’den etkilenen bazı dini ve spiritüel öğretilerde de önemli bir rol oynamaktadır. Bu öğretilere göre, evrenin mikrokosmosu (insan) ile makrokosmosu (evren) arasında bir ilişki ve paralellik bulunmaktadır; yani, yukarıdaki herhangi bir şey, aşağıdakine de yansır veya aşağıdaki herhangi bir şey, yukarıdakiyle uyum içindedir.
Bu ifade ayrıca birkaç farklı bağlamda kullanılabilir. Örneğin, filmlerde, kitaplarda veya sanat eserlerinde “As Above, So Below” başlığı altında çalışmalar bulunabilir, genellikle bu eserlerde metafiziksel veya spiritüel konulara değinilir.
Genel olarak, “As Above, So Below”, evrenin düzeni ve insanın bu düzene olan bağlantısı hakkında derin felsefi ve spiritüel düşünceleri ifade etmek için kullanılan bir ifadedir.
Earlier, I stated the square motifs at Gobekli Tepe are symbolic and representations of shamanic ancestors, which I have named, ‘Shamanic Squares’. These motifs are reinforced by the headless ithyphallic shaman holding the back of the ‘Big Bird’s’ Head, which symbolizes his tribal shamanic ancestors waiting to help and protect the shaman. An ancestor who will take him or her on a shamanic journey to the Sky Goddess. So that they may insert the ‘Shaman Phallus’ into the Mother Goddess’s vulva marked by Deneb, which is found in the Milky Way; and at Gobekli Tepe as the ‘Vulva Stone’ and the solitary hole on the eastside of the Vulture Stone.
Daha önce, Göbekli Tepe’deki kare motiflerinin sembolik olduğunu ve ‘Şamanik Kareler’ olarak adlandırdığım şamanik ataları temsil ettiğini belirtmiştim. Bu motifler, şamana yardım etmek ve onu korumak için bekleyen kabile şaman atalarını sembolize eden ‘Büyük Kuş’un Kafasının arkasını tutan başsız ithifalik şaman tarafından pekiştirilmiştir. Onu Gök Tanrıça’ya doğru şamanik bir yolculuğa çıkaracak bir ata. Böylece ‘Şaman Fallusu’nu Ana Tanrıça’nın Samanyolu’nda bulunan Deneb ile işaretlenmiş vulvasına; Göbekli Tepe’de ‘Vulva Taşı’ ve Akbaba Taşı’nın doğu tarafındaki yalnız deliğe yerleştirebilirler.

Figure 44
I believe the bird head in the night sky is Sagittarius, which is known for its square body. That I believe is a ‘Shamanic Square’, which represents an ancient shamanic ancestor (Figure 44). An ancient shamanic ancestor that will help the headless shaman pass Scorpio, who guards the entrance to the Milky Way. The set of stars that form Sagittarius were known to the ancient Sumerians as an ancestor constellation named Pabilsag, whose name is composed of two elements – Pabil, meaning “elder paternal kinsman” and Sag, meaning “Chief, Head”. The name may thus be translated as the “Forefather” or “Chief Ancestor”, which for those at Gobekli Tepe would mean the same. Earlier it was noted that the three bags a top the ‘Vulture Stone” were not the same length (Figure 18), which I have suggested is due to status. In the Sagittarius/Pabilsag constellation, we find a longer ‘Shamanic Square’, in contrast to the perfectly squared constellation of ‘The Great Square’; makes up the Big Bird’s body on the Vulture Stone. That I believe indicates status and length is given to the oldest ancestors. On the Vulture Stone the Pabilsag constellation is depicted on its star map, which helps guide and protect the shaman’s flight to the Milky Way. And this journey begins with the motifs of a headless shaman armed with the ‘Shaman Phallus’, holding the back of an ancestral bird’s head (Figure 46). This knowledge will now allow us to easily read the ancient star map found on the Vulture Stone and cross-reference other similar ancient motifs. Although this paper cannot address every cross-reference, we will interpret the riddle of the bags carried by the antediluvian sages or apkallus.
Gece gökyüzündeki kuş başının kare gövdesiyle bilinen Yay burcu olduğuna inanıyorum. Bunun kadim bir şaman atasını temsil eden bir ‘Şamanik Kare’ olduğuna inanıyorum (Şekil 44). Başsız şamanın Samanyolu’nun girişini koruyan Akrep’i geçmesine yardımcı olacak kadim bir şaman atası. Sagittarius’u oluşturan yıldız kümesi eski Sümerler tarafından Pabilsag adlı bir ata takımyıldızı olarak bilinirdi; bu takımyıldızının adı iki unsurdan oluşur: Pabil, “yaşlı baba akrabası” ve Sag, “Şef, Baş” anlamına gelir.
Sagittarius, astrolojide, zodyak’ın dokuzuncu burcudur ve 22 Kasım ile 21 Aralık arasında doğan insanları temsil eder. Genellikle Okçu olarak da bilinir. Burcu sembolize eden bir okçudur ve yayı hedefine doğru çekmektedir. Bu burcun elementi ateştir ve yönetici gezegeni Jüpiter’dir.
Pabilsag, Mezopotamya mitolojisinde önemli bir tanrıdır. Genellikle bir aslan kafası ve insan bedeniyle tasvir edilir. Bu tanrı, bilgelik, savaş ve adalet gibi konularda önemli bir rol oynar.

The constellation Sagittarius, identified with Pabilsaĝ in Mesopotamian astronomy.
Mezopotamya astronomisinde Pabilsaĝ ile özdeşleştirilen Yay takımyıldızı.
“Pabil,” Sümer mitolojisinde önemli bir tanrıdır. Sümerlerin inanç sistemlerinde, Pabil ölüm tanrısı olarak kabul edilir. Ölümün ve ölülerin dünyasının koruyucusu olarak görülür. Sümer mitolojisinde birçok tanrı ve tanrıça olduğu gibi, Pabil de insanların yaşamına ve kültürüne derin etkileri olan bir figürdür.

The Sumerian word Pabil means ‘ancestor or relative’. In combination with the final element sag, meaning ‘chief or foremost’, his name can be translated as the ‘Chief Ancestor’ or ‘ForeMezopotamya astronomisinde Pabilsaĝ ile özdeşleştirilen Yay takımyıldızı.father’.
Additional epithets like ‘the weapon with a burning tip’ or ‘he who strikes with a burning point’ can be derived from the individual signs used to write Pabilsag’s name.
The Pa-sign depicts two branches; it has several meanings including ‘sceptre’ and ‘staff’ and can also be used to write the verb ‘to strike’ or ‘to beat’.
The Bil-sign depicts a flaming brazier; it can be used to write ‘burning, stinging, hot’. Braziers were commonly employed in rituals dedicated to the ancestors.
The Sag-sign depicts a human head; it refers to the ‘top or tip’ of something, and is also used to signify ‘first, foremost or top quality’.
Sümerce Pabil kelimesi ‘ata ya da akraba’ anlamına gelmektedir. ‘Şef ya da en önde gelen’ anlamına gelen son öğe sag ile birlikte, adı ‘Baş Ata’ ya da ‘Atababa’ olarak çevrilebilir.
Pabilsag’ın adını yazmak için kullanılan işaretlerden ‘ucu yanan silah’ ya da ‘ucu yanarak vuran’ gibi ek sıfatlar türetilebilir.
Pa-işareti iki dalı tasvir eder; ‘asa’ da dahil olmak üzere çeşitli anlamları vardır ve ‘asa’ anlamına gelir ve ‘vurmak’ ya da ‘dövmek’ fiillerini yazmak için de kullanılabilir.
Bil – işareti alevli bir mangalı tasvir eder; ‘yakan, acıtan’ yazmak için kullanılabilir, sıcak’. Mangallar genellikle atalara adanmış ritüellerde kullanılırdı.
Yay işareti bir insan başını tasvir eder; bir şeyin ‘tepesini veya ucunu’ ifade eder ve ‘ilk, en önde gelen veya en kaliteli’ anlamında da kullanılır.
Dolayısıyla bu isim Göbekli Tepe’dekiler için aynı anlama gelecek şekilde “Ata” veya “Baş Ata” olarak tercüme edilebilir. Daha önce ‘Akbaba Taşı’nın üstündeki üç çantanın aynı uzunlukta olmadığı belirtilmişti (Şekil 18), bunun statüden kaynaklandığını öne sürmüştüm. Yay/Pabilsag takımyıldızında, Akbaba Taşı’ndaki Büyük Kuş’un gövdesini oluşturan mükemmel kare şeklindeki ‘Büyük Kare’ takımyıldızının aksine, daha uzun bir ‘Şamanik Kare’ buluruz. Bunun en eski atalara verilen statü ve uzunluğu gösterdiğine inanıyorum. Akbaba Taşı’nda Pabilsag takımyıldızı, şamanın Samanyolu’na uçuşuna rehberlik etmeye ve onu korumaya yardımcı olan yıldız haritasında tasvir edilmiştir. Ve bu yolculuk, ‘Şaman Fallusu’ ile silahlanmış, atalardan kalma bir kuşun başının arkasını tutan başsız bir şaman motifiyle başlar (Resim 46). Bu bilgi artık Akbaba Taşı üzerinde bulunan antik yıldız haritasını kolayca okumamızı ve diğer benzer antik motiflerle çapraz referans yapmamızı sağlayacaktır. Bu makale her çapraz referansı ele alamayacak olsa da, antediluvian bilgeler veya apkalluslar tarafından taşınan çantaların bilmecesini yorumlayacağız.
I have already shown how through time, the motifs on the Vulture Stone and rituals performed at Gobekli Tepe with the ‘Shaman Phallus’ and ‘Vulva Stone’; will have a propensity to combine and morph to address cultural needs throughout the epochs. A prime example of this metamorphosis is the winged antediluvian sages known as the apkallus. Whose motifs, I believe, are in remembrance to the winged shaman performing a fertility ritual at Gobekli Tepe. The apkallus holds in one hand a shadow of the ‘Shaman Phallus’, which is ready to administer some mysterious rite towards the Tree of Life; and in the other hand a ‘Shamanic Square’.
Akbaba Taşı’ndaki motiflerin ve Göbekli Tepe’de ‘Şaman Fallusu’ ve ‘Vulva Taşı’ ile gerçekleştirilen ritüellerin zaman içinde nasıl birleşip çağlar boyunca kültürel ihtiyaçlara cevap verecek şekilde dönüşme eğiliminde olduğunu daha önce göstermiştim. Bu metamorfozun en önemli örneği apkallus olarak bilinen kanatlı antediluvian bilgeleridir. Bu motiflerin Göbekli Tepe’de bir bereket ayini gerçekleştiren kanatlı şamanın anısına yapıldığına inanıyorum. Apkallus bir elinde Hayat Ağacı’na doğru gizemli bir ayini yönetmeye hazır olan ‘Şaman Fallusu’nun gölgesini, diğer elinde ise ‘Şamanik Kare’yi tutmaktadır.
With my theories, we now know this Tree of Life is a representation of the Milky Way; and by extension, the Mother Goddess. Motifs and symbols that will now allow us to deduce the mysterious rite the apkallus performs has its origins in this fertility ritual found at Gobekli Tepe, which is to procreate with the heavenly Sky Goddess, who is signified by the Tree of Life and the same V-motifs found surrounding the segmented line on the west-side of the Vulture Stone.
Teorilerim sayesinde artık bu Hayat Ağacı’nın Samanyolu’nun ve dolayısıyla Ana Tanrıça’nın bir temsili olduğunu biliyoruz. Şimdi apkallus’un gerçekleştirdiği gizemli ayinin kökenlerinin Göbekli Tepe’de bulunan bu doğurganlık ritüelinde olduğunu anlamamızı sağlayacak motif ve semboller, Hayat Ağacı ve Akbaba Taşı’nın batı tarafındaki parçalı çizgiyi çevreleyen aynı V motifleri ile işaret edilen göksel Gök Tanrıçası ile üremektir.
In the apkallus’ other hand, he holds the mysterious square bag, which now can be interpreted as a ‘Shamanic Square’ (Figure 18). And with this revelation, its symbolic meaning unfolds as a representation of ancestral protection. That allows the participant to procreate with the Mother Goddess, or the Tree of Life; which in turn, will grant fertility and prosperity for the lands and her people; all attributes of the apkallus.
Apkallus’un diğer elinde, artık bir ‘Şamanik Kare’ olarak yorumlanabilecek gizemli kare çantayı tutmaktadır (Şekil 18). Ve bu ifşaatla birlikte, sembolik anlamı ataların korunmasının bir temsili olarak ortaya çıkar. Bu da katılımcının Ana Tanrıça ya da Hayat Ağacı ile üremesini sağlar; bu da apkallus’un tüm nitelikleri olan topraklar ve halkı için bereket ve refah sağlayacaktır.
I have also shown in the heavens, Sagittarius’s ‘Shamanic Square’ (Figure 44) was known to the ancient Sumerians as an ancestor constellation name Pabilsag. I believe Pabilsag’s origins is etched into the Vulture Stone star map as the ‘Big Bird’ Head, which the headless ithyphallic shaman holds in his/her hand. As the other hand holds the ‘Shaman Phallus’ (Figure 24). These motifs of the apkallus are a hybrid of the same motifs from the Vulture Stone. With the apkallus’s wings and bag a representation and a shadow of the feathered cloaked shaman, which stood before their monolithic ancestors; and whose monolithic heads are denoted by their ‘Shamanic Squares’.
These apkallus feathered cloaked ancestors all find their origins represented by the bird motifs found on Gobekli Tepe’s Vulture Stone and come with the same symbolism. As in the Large Bird Head (Figure 46), and the ‘Big Bird’ known as the ‘Great Square’ (Figure 17 &18). And the two feathered shamans that guard the Mother Goddess Vulva represented in the heavens as Aquila and Vega (Figure 11,13,16 and17); and on earth represented by the twin Pillars 31 & 18 (Figure 13&16). All representations and motifs of the ‘Shamanic Square’, a “Shaman Phallus”, and the “Vulva Stone” or their equivalency. Which paints a picture of the original rituals at Gobekli Tepe and a shamanic flight to the Milky Way or the Tree of Life (Figure 45).
Ayrıca göklerde Yay’ın ‘Şamanik Kare’sinin (Şekil 44) eski Sümerler tarafından Pabilsag adında bir ata takımyıldızı olarak bilindiğini gösterdim. Pabilsag’ın kökeninin Akbaba Taşı yıldız haritasına, başsız ithifalik şamanın elinde tuttuğu ‘Büyük Kuş’ Başı olarak kazındığına inanıyorum. Diğer eli ise ‘Şaman Fallusu’nu tutmaktadır (Resim 24). Apkallus’un bu motifleri Akbaba Taşı’ndaki aynı motiflerin bir melezidir. Apkallus’un kanatları ve çantası, monolitik atalarının önünde duran ve monolitik başları ‘Şaman Kareleri’ ile gösterilen tüylü pelerinli şamanın bir temsili ve gölgesidir.
Bu apkallus tüylü pelerinli ataların hepsi kökenlerini Göbekli Tepe’nin Akbaba Taşı’nda bulunan kuş motiflerinde bulur ve aynı sembolizmle gelirler. Büyük Kuş Başı (Resim 46) ve ‘Büyük Kare’ olarak bilinen ‘Büyük Kuş’ (Resim 17 ve 18) gibi. Ve Ana Tanrıça Vulva’yı koruyan iki tüylü şaman göklerde Aquila ve Vega olarak temsil edilir (Şekil 11,13,16 ve17); ve yeryüzünde ikiz Sütun 31 ve 18 ile temsil edilir (Şekil 13 ve 16). Tüm temsiller ve motifler “Şamanik Kare”, “Şaman Fallusu” ve “Vulva Taşı” ya da bunların eşdeğeridir. Bu da Göbekli Tepe’deki orijinal ritüellerin ve Samanyolu’na ya da Hayat Ağacı’na yapılan şamanik uçuşun bir resmini çizmektedir (Şekil 45).

Figure 45 Figure 46
Tiny Small Bone Plaquette Found at Gobekli Tepe
To reinforce my theory further, a tiny small bone plaquette found at Gobekli Tepe, and now displayed at the Sanliurfa Museum in Turkey, records the first depiction of the site’s 11,500- year-old T-shaped pillars. This bone plaquette displays the two T-shaped pillars displayed side by side that are in the middle of enclosure D and C at Gobekli Tepe; with an abstract emphasis on the ancestral ‘Shamanic Squares’ crowning the two monoliths. Between these T- shaped pillars there is a solitary peck mark. which no doubt, represents the solitary hole of the ‘Vulva Stone’, which is astronomically aligned toward the solitary star Deneb. With its counterpart, found on the Vulture Stone’s east- side’s solitary hole; all representing the same concepts and motifs to perform the fertility rite at Gobekli Tepe and procreate with the Sky Goddess.
Teorimi daha da güçlendirmek için, Göbekli Tepe’de bulunan ve şu anda Türkiye’deki Şanlıurfa Müzesi’nde sergilenen küçük bir kemik plaket, alanın 11.500 yıllık T şeklindeki sütunlarının ilk tasvirini kaydetmektedir. Bu kemik plaket, Göbekli Tepe’deki D ve C muhafazalarının ortasında yan yana duran iki T biçimli sütunu; iki monoliti taçlandıran atalara ait ‘Şamanik Kareler’e soyut bir vurgu yaparak göstermektedir. Bu T- şekilli direkler arasında yalnızca bir tane çentik bulunur. Şüphesiz ki, bu ‘Vulva Taşı’nın yalnızca bir deliği temsil ettiği, astronomik olarak yalnızca Deneb yıldızına hizalandığı anlamına gelir. Akbaba Taşı’nın doğu tarafındaki tek delikte bulunan muadili ile Göbekli Tepe’deki doğurganlık ayinini gerçekleştirmek ve Gök Tanrıça ile üremek için aynı kavram ve motifleri temsil etmektedir.

Figure 47 Source by Alistair Coombs
We know from my theories this solitary indention between the two pillars represents the ‘Vulva Stone’. That marks the direction and desires for a shaman’s fertility ritual performed at Gobekli Tepe; which is the Mother Goddess’s vulva marked by the solitary star Deneb. We also know, the ‘Shaman Phallus’ was used to insert into the “Vulva Stones’ orifice to complete these desires and to unlock a star gate. Which suggest the T-shaped etching behind the twin monoliths circled in red in Figure 47, is a continuation of the motif of the ‘Shaman Phallus’. That is either held by a shaman represented as a ‘Shamanic Square’, or the fins found on the top of the ‘Shaman Phallus’ circled in orange (Figure 50), or both; as I believe they have the same meaning.
Teorilerimden, iki sütun arasındaki bu tek girintinin ‘Vulva Taşı’nı temsil ettiğini biliyoruz. Bu, Göbekli Tepe’de gerçekleştirilen bir şamanın doğurganlık ritüelinin yönünü ve arzularını işaret eder; bu da Ana Tanrıça’nın tek başına Deneb yıldızıyla işaretlenmiş vulvasıdır. Ayrıca, ‘Şaman Fallusu’nun bu arzuları tamamlamak ve bir yıldız kapısının kilidini açmak için ‘Vulva Taşları’nın deliğine sokulduğunu da biliyoruz. Bu da Şekil 47’de kırmızı daire içine alınmış ikiz monolitlerin arkasındaki T şeklindeki oymanın ‘Şaman Fallusu’ motifinin bir devamı olduğunu göstermektedir. Bu ya ‘Şamanik Kare’ olarak temsil edilen bir şaman tarafından tutulmaktadır, ya da turuncu daire içine alınmış ‘Şaman Fallusu’nun tepesinde bulunan yüzgeçler (Şekil 50), ya da her ikisi de; çünkü bunların aynı anlama geldiğine inanıyorum.
I also suggest the etchings on this small plaquette is drawn by a shaman, and from a shaman’s perspective. As he stands between the two centered monoliths holding the ‘Shaman Phallus’ in front of his or her body. With all the needed motifs and components to reveal a Shaman standing before his ancient ancestors in the middle of enclosure D. Who begins this ancient ancestral fertility ritual, as with the apkallus, the ‘Urfa Man’, the ‘Kilisik Statue’ and symbolized by the Yoni and lingam; and represented on the Vulture Stone as described in Figure 13 & 16.
Ayrıca bu küçük plaket üzerindeki gravürlerin bir şaman tarafından ve bir şamanın bakış açısından çizildiğini düşünüyorum. Ortadaki iki monolitin arasında duran Şaman, vücudunun önünde ‘Şaman Fallusu’nu tutmaktadır. Bu eski atalara ait doğurganlık ritüelini başlatan kişi, apkalluslar, ‘Urfa Adamı’, ‘Kilisik Heykeli’ ile başlayan ve Yoni ve lingam tarafından simgelenen ve Şekil 13 ve 16’da açıklanan Vulture Taşı’nda temsil edilen kişidir.
As a side-note, on the top of this plaquette there are three notches above the two T-shaped pillars. That I believe are the three belt stars of Orion and are represented by the three bags found etched on the top front of the Vulture Stone. This connection between Orion and the Milky Way (Deneb) can be found in many different tribal and cultural myths; including ancient Sumer, Egypt, Assyrian, Hittites, The Tales of Gilgamesh, and even in the myths of the American Indians, etc. Unfortunately, the ‘Orion Connection’ cannot be expanded here and will need to be addressed in another paper if interest is warranted.
Bir yan not olarak, bu levhanın üst kısmında T şeklindeki iki sütunun üzerinde üç çentik vardır. Bunların Orion’un üç kuşak yıldızı olduğuna ve Akbaba Taşı’nın üst cephesinde kazınmış olarak bulunan üç torba ile temsil edildiğine inanıyorum. Orion ve Samanyolu (Deneb) arasındaki bu bağlantı birçok farklı kabile ve kültürel mitte bulunabilir; eski Sümer, Mısır, Asur, Hitit, Gılgamış Masalları ve hatta Amerikan Kızılderililerinin mitleri vb. Ne yazık ki, ‘Orion Bağlantısı’ burada genişletilemez ve ilgi çekmesi halinde başka bir makalede ele alınması gerekecektir.
The Mal’ta/ American Indian Connection
However, I would like to leave this audience with a tidbit involving my research into the ‘Orion Connection’, the ‘Shaman Phallus’ and the American Indian.
Mal’ta/Amerikan Kızılderili Bağlantısı
Ancak, bu dinleyicileri ‘Orion Bağlantısı’, ‘Şaman Fallusu’ ve Amerikan Kızılderilileri üzerine yaptığım araştırmalarla ilgili bir haberle baş başa bırakmak istiyorum.

Figure 48 Remains of the 24 000-Year-Old Mal’ta Boy. http://donsmaps.com/malta.html
Geneticist Connie Mulligan of the University of Florida called the findings 'jaw-dropping'. DNA from this ancient Siberian skeleton offers clues to the first Americans.
Florida Üniversitesi’nden genetikçi Connie Mulligan bulguları ‘dudak uçuklatıcı’ olarak nitelendirdi. Bu antik Sibirya iskeletinden elde edilen DNA, ilk Amerikalılara dair ipuçları sunuyor.
Photo: The State Hermitage museum, St. Petersburg Source:
http://siberiantimes.com/science/casestudy/news/24000-year-old-boy-from-lake-baikal-is- scientific-sensation/
In 2014, the autosomal DNA of a male infant from a 12,500-year-old deposit in Montana was sequenced. The skeleton was found in close association with several Clovis artifacts. Comparisons showed strong affinities with DNA from Siberian sites; which virtually ruled out any close affinity of Anzick-1 with European sources. The DNA of the Anzick-1 sample showed strong affinities with sampled Native American populations, which indicated that the samples derive from an ancient population that lived in or near Siberia, the Upper Paleolithic Mal'ta population (BBC, 2014).
This ancient population “The Mal'ta - Buret' culture, is an ancient culture of the Upper Paleolithic (ca. 24,000 to 15 000 BP); who lived on the upper Angara River in the area west of Lake Baikal in the Irkutsk Oblast, Siberia, Russian Federation. The type sites are named for the villages of Mal'ta (Мальта), Usolsky District and Buret' (Буреть), Bokhansky District. And has had its ancient DNA tied to the American Indians through the Mal’ta Boy (Figure 48).
2014 yılında, Montana’daki 12.500 yıllık bir kalıntıdan elde edilen bir erkek bebeğin otozomal DNA’sı dizilendi. İskelet, birkaç Clovis eseriyle yakın ilişki içinde bulunmuştur. Karşılaştırmalar, Sibirya bölgelerinden elde edilen DNA ile güçlü yakınlıklar gösterdi; bu da Anzick-1’in Avrupa kaynakları ile herhangi bir yakınlığını neredeyse tamamen ortadan kaldırdı. Anzick-1 örneğinin DNA’sı, örneklenen Kızılderili popülasyonlarıyla güçlü yakınlıklar göstermiştir; bu da örneklerin Sibirya’da veya yakınında yaşamış eski bir popülasyondan, Üst Paleolitik Mal’ta popülasyonundan geldiğini göstermiştir (BBC, 2014).
Bu eski nüfus “Mal’ta – Buret’ kültürü, Rusya Federasyonu, Sibirya, Irkutsk Oblastı’ndaki Baykal Gölü’nün batısındaki bölgede, Yukarı Angara Nehri üzerinde yaşamış Üst Paleolitik (yaklaşık 24.000 ila 15.000 BP) dönemine ait eski bir kültürdür. Tip bölgeleri Usolsky Bölgesi, Mal’ta (Мальта) ve Bokhansky Bölgesi, Buret’ (Буреть) köyleri olarak adlandırılmıştır. Ve antik DNA’sı Mal’ta Boy aracılığıyla Amerikan Kızılderililerine bağlanmıştır (Şekil 48).
I have confidence this Mal’ta culture is one of the ancestors to those that built Gobekli Tepe; and has now been linked to the American Indian. I believe like the ‘Shaman Phallus’ at Gobekli Tepe, the Mal’ta and American Indian culture’s “Shaman Phallus’ has been misinterpreted, due to the fact that archeologists simply do not know what they are, or their function. Here are a few examples as I researched the fascinating evolution of the ‘Shaman Phallus’.
Bu Mal’ta kültürünün Göbekli Tepe’yi inşa edenlerin atalarından biri olduğuna ve şimdi de Amerikan Kızılderilileriyle ilişkilendirildiğine inanıyorum. Göbekli Tepe’deki ‘Şaman Fallusu’ gibi, Mal’ta ve Amerikan Kızılderili kültürünün ‘Şaman Fallusu’nun da arkeologların ne olduklarını ya da işlevlerini bilmemeleri nedeniyle yanlış yorumlandığına inanıyorum. İşte ‘Şaman Fallusu’nun büyüleyici evrimini araştırdığım birkaç örnek.

Figure 49 http://donsmaps.com/malta.html
In the Mal’ta Culture, I have found many examples of the ‘Shaman Phallus’ that have been misinterpreted as bird sculptures (Figure 49). “During the excavations of 1956 - 1957, many of these pendants are found in the 'male habitat' areas, which is to the right of the fireplaces. […] They are made of mammoth ivory and, although their dimensions are unequal - the largest measuring 150 mm, and the smallest 50 mm, they are, by their form and style, remarkably homogeneous. The head has an irregular rhomboid outline, pointed upward and reminiscent, both in its form and how it connects to the neck, of the head of a snake. It carries no figurative detail. (Delporte, 1979)”
Mal’ta Kültüründe, kuş heykeli olarak yanlış yorumlanan birçok ‘Şaman Fallusu’ örneği buldum (Resim 49). “1956 – 1957 kazıları sırasında, bu kolyelerin birçoğu şöminelerin sağında yer alan ‘erkek yaşam alanı’ alanlarında bulunmuştur. [Mamut fildişinden yapılmışlardır ve boyutları eşit olmasa da – en büyüğü 150 mm, en küçüğü ise 50 mm ölçülerindedir – biçimleri ve tarzları itibariyle oldukça homojendirler. Baş, yukarı doğru sivrilen ve hem biçimi hem de boyuna bağlanma şekliyle bir yılanın başını anımsatan düzensiz bir baklava dilimini andırmaktadır. Figüratif bir detay taşımamaktadır. (Delporte, 1979)”
I firmly believe these pendants are the motif for the ‘Shaman Phallus’, as these pendants in the Mal’ta culture were hung in ‘male habitat areas’ to the right of the fireplace; to imbue maleness into these objects.
Bu kolyelerin ‘Şaman Fallusu’ motifi olduğuna kesinlikle inanıyorum, çünkü Mal’ta kültüründe bu kolyeler şöminenin sağındaki ‘erkek yaşam alanlarına’ asılırdı; bu nesnelere erkeklik aşılamak için.
I also believe these pendants are a hybrid of the motifs discussed and found at Gobekli Tepe; such as the ‘Shaman Phallus’, ‘Vulva Stone’ and ‘Shamanic Square’. All tribal, ritually charged items to ensure a proper fertility rite and a rebirth into their ancestral lands. The three motifs represented on these sculpted objects are fairly obvious, a ‘Shaman Phallus’, attached to a ‘Shamanic Square’ topped with a representation of the ‘Vulva Stone’; and with all their symbolic meanings put forth in this paper.
Ayrıca bu kolyelerin Göbekli Tepe’de bulunan ve tartışılan ‘Şaman Fallusu’, ‘Vulva Taşı’ ve ‘Şamanik Kare’ gibi motiflerin bir melezi olduğuna inanıyorum. Bunların hepsi, uygun bir doğurganlık ayini ve atalarının topraklarında yeniden doğuşu sağlamak için ritüel olarak yüklenmiş kabile eşyalarıdır. Bu yontulmuş nesneler üzerinde temsil edilen üç motif oldukça açıktır; bir ‘Şaman Fallusu’, ‘Şamanik Kare’ye iliştirilmiştir ve tepesinde ‘Vulva Taşı’ temsili yer almaktadır; ve tüm sembolik anlamları bu makalede ortaya konmuştur.

Figure 50
Without the Vulva Stone’s solitary hole that is represented on top of these Mal’ta sculptures; we are left with the T-Shape monoliths found throughout Gobekli Tepe. And the ‘Shaman Phalluses associated with Gobekli Tepe have now replaced the solitary hole found on the Mal’ta sculpture with a nub or testicles. The third part of this object is the fin apertures that juts from the sides circled in yellow in Figure 49 & 50; which I believe as stated earlier in figure 47 is a ‘Shamanic Square’ and by its very symbolism the wings of a bird or the feathered adorn shaman explained in figures 11, 13, 16, 17, 45, and 46.
Bu Mal’ta heykellerinin tepesinde temsil edilen Vulva Taşı’nın tek deliği olmadan; Göbekli Tepe boyunca bulunan T-Şekil monolitleri ile baş başa kalırız. Ve Göbekli Tepe ile ilişkilendirilen ‘Şaman Fallusları’ artık Mal’ta heykelinde bulunan tek deliğin yerini bir yumru veya testislerle değiştirmiştir. Bu objenin üçüncü parçası, Şekil 49 ve 50’de sarı daire içine alınmış yanlardan çıkıntı yapan yüzgeç açıklıklarıdır; daha önce şekil 47’de belirtildiği gibi bunun bir ‘Şaman Karesi’ olduğuna ve sembolizmi itibariyle bir kuşun kanatları ya da şekil 11, 13, 16, 17, 45 ve 46’da açıklanan tüylü şaman süsü olduğuna inanıyorum.
American Indian Connection to the ‘Shaman Phallus’

Figure 51 Picture by Mark Black of an American Indian’s ‘Shaman
Resim 51 Mark Black’in bir Amerikan Kızılderilisinin ‘Şaman’ını gösteren resmi
Another amazing discovery came while I was researching the Gobekli Tepe’s ‘Shaman Phallus’ and the American Indian, Mal’ta connection at the Sam Noble Oklahoma Museum of Natural History’s exhibit, “Hall of the People of Oklahoma”. When I came upon an unknown artifact, labeled as a “Spatulate Celt of Green Stone - a status item, not for everyday use” (Figure 51). Or another way for the curator to say: “Besides the Green Stone found in northeast Arkansas and Oklahoma from which this object was made, we have no idea what it is; or its function.” However, I immediately knew it to be a ‘Shaman Phallus’ with all its implications of a fertility rite. And hope to write about this and other finds from the American Indian culture if funding and interest is appropriated.
‘Şaman Fallusu’ ile Amerikan Kızılderili Bağlantısı
Bir başka şaşırtıcı keşif ise Sam Noble Oklahoma Doğa Tarihi Müzesi’nin “Oklahoma Halkı Salonu” sergisinde Göbekli Tepe’nin “Şaman Fallusu” ve Amerikan Kızılderilisi Mal’ta bağlantısını araştırırken geldi. “Spatulate Celt of Green Stone – günlük kullanım için olmayan bir statü eşyası” olarak etiketlenmiş bilinmeyen bir eserle karşılaştığımda (Şekil 51). Ya da küratörün bir başka deyişiyle: “Kuzeydoğu Arkansas ve Oklahoma’da bulunan ve bu nesnenin yapıldığı Yeşil Taş dışında, bunun ne olduğu ya da işlevi hakkında hiçbir fikrimiz yok.” Ancak ben bunun bir ‘Şaman Fallusu’ olduğunu, doğurganlık ayinine dair tüm imalarıyla birlikte hemen anladım. Finansman ve ilgi sağlanırsa bu ve Amerikan Kızılderili kültürüne ait diğer buluntular hakkında yazmayı umuyorum.
Conclusion and Thoughts
These motifs, artifacts and symbols shown in this paper are the evolution of a shamanic, ancestral fertility rite that will finally be transcribed into a stone temple at Gobekli Tepe 11,500 years ago. My ability to read the Vulture Stone has given me unprecedented insight into this mysterious fertility rite. That involves the ‘Shaman Phallus’, ‘Vulva Stone’ and the ‘Shamanic Square’ or their representation thereof, which I believe are the ritual paraphernalia needed to perform this ancient rite. Throughout this paper I have shown, all cultures and religions that came before and followed will have a propensity to incorporate these motifs and its symbology therein. Yet through time, will lose or combine these original motifs to correspond with social changes and cultural prejudices.
While researching this paper, I have come across the answers to so many other mysteries that I now feel can be finally answered such as Gobekli Tepe’s connection to the Elongated Heads’, a ‘Libation Ritual’, ‘The Scorpion Connection’, ‘The Snake Connection and Ritual’. ‘The Orion Connection’, ‘The Origins of the Winged Shaman’, ‘The Complete Star Map for the Vulture Stone’, ‘The Meaning and rituals for the Skull Cults at Gobekli Tepe’, ‘The Astronomical Meanings on the Twin Monoliths at Gobekli Tepe’, ‘The Rituals for the Shamanic Squares’, ‘The Vulva Stone Origins’,’ ‘The Power of the V’, ‘The Red Ocher Connection’, “The Meaning of the Nets Found Etched on the Monoliths at Gobekli Tepe’, ‘The meaning of the Shigir “The Opening of the Mouth Ceremony Performed at Gobekli Tepe’, ‘The Origins of the Gods’, insights into the ancient Mystery Cults, and much more.
However, although this has all been free up to this point, I now feel I’m doing as much research as any other author in this field; and have delivered spectacular discoveries and insights to the Gobekli Tepe mysteries. But have come to a point where I will now need your help if you feel this research is warranted and should continue. While writing this paper, I have discovered the need to hire an experienced editor/format and graphics artist to provide a quality book to be publish on Amazon. My father was willing to put up the first seed money making it possible to take the time off to write this paper. So, if you like what you read, let me know by a donation to my PayPal account found below.
Sonuç ve Düşünceler
Bu makalede gösterilen motifler, eserler ve semboller, 11.500 yıl önce Göbekli Tepe’deki bir taş tapınağa nihayet aktarılacak olan şamanik, atalara ait bir bereket ayininin evrimidir. Akbaba Taşı’nı okuma becerim bana bu gizemli doğurganlık ayini hakkında eşi benzeri görülmemiş bir içgörü kazandırdı. Bu, bu eski ayini gerçekleştirmek için gerekli ritüel gereçler olduğuna inandığım ‘Şaman Fallusu’, ‘Vulva Taşı’ ve ‘Şaman Meydanı’ ya da bunların temsilini içermektedir. Bu çalışma boyunca gösterdiğim üzere, daha önce ve sonra gelen tüm kültürler ve dinler bu motifleri ve sembolojilerini bünyelerinde barındırma eğiliminde olacaklardır. Ancak zaman içinde, toplumsal değişimlere ve kültürel önyargılara uygun olarak bu orijinal motifleri kaybedecek ya da birleştireceklerdir.
Bu makaleyi araştırırken, Göbekli Tepe’nin ‘Uzun Başlar’ ile bağlantısı, bir ‘Libasyon Ritüeli’, ‘Akrep Bağlantısı’, ‘Yılan Bağlantısı ve Ritüeli’ gibi artık nihayet cevaplanabileceğini düşündüğüm pek çok başka gizemin cevaplarıyla karşılaştım. ‘Orion Bağlantısı’, ‘Kanatlı Şamanın Kökenleri’, ‘Akbaba Taşı için Tam Yıldız Haritası’, ‘Göbekli Tepe’deki Kafatası Kültlerinin Anlamı ve Ritüelleri’, ‘Göbekli Tepe’deki İkiz Monolitlerin Astronomik Anlamları’, ‘Şamanik Kareler için Ritüeller’, ‘Vulva Taşı Kökenleri’, ‘ ‘V’nin Gücü’, ‘Kırmızı Aşı Boyası Bağlantısı’, ‘Göbekli Tepe’deki Monolitlere Kazınmış Olarak Bulunan Ağların Anlamı’, ‘Göbekli Tepe’de Gerçekleştirilen Şigir “Ağzın Açılması Töreni “nin Anlamı’, ‘Tanrıların Kökeni’, eski Gizem Kültlerine dair içgörüler ve çok daha fazlası.
Ancak, bu noktaya kadar tüm bunlar serbest olmasına rağmen, şimdi bu alandaki diğer herhangi bir yazar kadar araştırma yaptığımı hissediyorum; ve Göbekli Tepe gizemlerine muhteşem keşifler ve içgörüler sundum..
Thank you for your time and interest. Mark Black
Zaman ayırdığınız ve ilgilendiğiniz için teşekkür ederiz. Mark Black